Aşı taraftarlığı ve karşıtlığı

21. Yüz Yılın en büyük vebası olan -daha dehşetlisi çıkmazsa- covid-19 etrafındaki hadiseleri, bilgilenmeleri ve tartışmaları izlerken; dünya kamuoyundaki “aşı tarafgirliği ve karşıtlığı” oluşumu daha ziyade dikkatlerimizi çeker oldu, değil mi?

Önce nereden çıktığı hususu tartışıldı ve diktatörlükle idare edilen Komünist Çin İdaresi’nin duvarlarına tosladı, dünya kamuoyu. Daha sonra bu corona işleri etrafında dünya çapında organize olup önce kapitali ve sonra siyaseti dizayn edenler üzerinde konuşmak istedi, insanlık. Burada da “YENİ DÜNYA DÜZENCİLERİNİN” kapital ve rüşvetle inşa ettikleri global bir defans ile karşılaştık.

Global hegemonyacıların tezlerine karşı konuşanların itibarsızlaştırılmalarından başlayarak, aşılar hakkında konuşan devlet idarecilerine ve meşhur ilim adamlarına düzenlenen suikastlara kadar işler ilerledi. Yani, yine netice alamadı, dünya kamuoyu…

Biz netameli mevzulardan azıcık uzakta ve daha selametli olan “aşı taraftarlığı-karşıtlığı” üzerinde kısaca duralım diyoruz. Okuyucularımız az-çok Amerika ve Avrupa medyasını takip ettiğimizi biliyorlar. Belli bir sermayenin bütün baskı ve sınırlama gayretlerine rağmen; bilhassa Avrupa’da yer yer oluşan bilimsel kümelerin “sosyal medya” ile fikirlerini dünyaya duyurma çabaları, büyük bir tutuşmanın arifesinden haber veriyor gibi. Buraya da girmeyeceğiz. Bizi en çok alakadar eden nokta; hastalığın kendisinden, mahiyetinden, ulu-orta çıkarılan aşılardan ve ekonomiye getirdiği zararlardan ziyade; coronanın dünya halkları arasına koyduğu fitne ve çatışmadan bahsedeceğiz. Bediüzzaman’ın; devletler-milletler savaşı, sınıf savaşına yerini terk ediyor, derken; işte insanlığı sınıflara, taraflara ve karşı cephelere götürecek “Yeni çatışmadan” haber veriyor, kanaatindeyiz. Çatışma için önemli olan karşılıklı sınıf veya kamplaşma değil mi? Dün işçi-patron, şehirli-köylü, zengin ve fakir çatışmasını organize ediyorlardı, Bolşevikler… Sonra Birinci ve bilhassa İkinci Dünya savaşlarında “Irkçılık” üzerine kurdular, teorilerini… Nihayet son Amerika seçimlerinde -Avrupa’da da kısmen yaşandı- meseleyi zenciler, yabancılar, LGBTQ hareketi mensupları ve bir kısım Yahudiler olarak organize edilenlerle Amerikan Demokrasisine tarihinin unutulmaz bir yenilgisini yaşattılar. Ve arkasında da Corona…

Ahir zaman dikdörtgenindeki dörtlü yapıyı ilgilendirdiğinden, hadisenin uç verdiği günden bu yana zaman zaman yazıyoruz. Bir kısım sosyal medya dâhil olmak üzere manşet ve ekranlara yansıyan ilgili haberleri de takip etmeye çalışıyoruz. Tüm tartışmaları; “Bilinmezlerin” etrafında döndüğünü müşahede ediyoruz. Yani, dünyanın bu kadar okumuş, entelektüel ve teknolojiyi yakından tanıyanları olarak; tartıştığımız meselenin mahiyetini bilmeden tartışıyoruz: Covid-19 kimlikli virüsün laboratuvarda üretildiğine inanıyoruz, fakat üreten yere, elemanlara ve projelere ulaşamıyoruz. Yani mahiyetini bilemiyoruz. Sonra sıra aşıya geliyor. Beş senede fazları ancak tamamlana bilinecek bir araştırmayı dokuz ayda bitiriyor ve bir anda beş yerden aşı sevk ediyoruz. Mahiyetlerini bilim insanlarından gizleyerek çalışıyoruz, laboratuvarlarda… Yani ilim adamları aşının mahiyetini bilmiyorlar. Daha doğrusu demokrasi ve hürriyetlere sermaye ile el koyan bir kısım global sivil yapıları, DSÖ başta olmak üzere yüzlerce devletin sağlık teşkilatını maaşa bağlayan merkezleri tanımadan ve bilmeden… Görülüyor ki, olanı biteni dünya âlimlerinden gizli tutuyorlar. Ve biz yine bilemediğimiz şeyleri tartışıyoruz.

Nihayet insanız. Söz konusu olan da; en büyük sermayemiz olan hayatımız, sevdiklerimizin hayatı, onların gelecekleri ve nihayet dünyamız. Bunlar önemli, şeyler değil mi? Elbette tartışacağız. Hiç kimse covid-19 kimliğini inkâr etmiyor.

Prensip olarak aşıya da karşı değiller. Milli Devletlerin ve hatta DSÖ’nün varlığını da tartışmıyor. Aslında öncelikli olarak tartışmamız gelen hakikatten Coronacılar bizi uzaklaştırıyorlar. Günümüzün teknolojik araştırmaları her türlü virüsü tanımaya ve ilacını bulmaya yakın iken… Bu büyük musîbetin yardımıyla insanlık aralarındaki savaş, niza ve problemleri bir tarafabırakıp ”fıtrî olarak” yardımlaşmaya hazır iken, birileri “ÇATIŞMAMIZI” organize ediyor.

Belki de, covid’i Wuhan hayvan pazarında dünyamıza pazarlayanlardır, bunlar. Cehaletin vehmi nasıl tetiklediğini hepimiz yüzlerce defa hayatımızda yaşamışızdır. İlmin ve bilginin kovaladığı ve hatta tart ettiği “VEHMi”, tartışmalarımızın merkezine oturtarak birbirimizi kırarken ve insanlığın dayanışmasını bitirirken; sakın modern Bolşevikler sevinçlerinden ellerini ovuşturmasınlar. Birlik için Bediüzzaman “CENNET” teşbihini kullanıyor. Ailede birlik, akrabada birlik, ülkede birlik ve nihayet dünyada birlik… İşte bizi bu güzelliklerden mahrum için Bolşeviklerin inşa ettikleri “CORONA ARENASINA” hemcinslerimizin hapsedilmesine insan olarak razı olacak mıyız?

Tarafgirlik kelimesi kültürümüzde düşüncenin değil, taassubun meyvesi olarak bilinir. Çoğu kez tarafgirlik içindeki taraftarlar; kendilerini kalp, vicdan, akıl ve ilmin neticesi olan “FİKİRDE” zannederler. Ta hakikat; hürriyet, demokrasi, sevgi ve meşveret eşliğinde meydana çıkana kadar. Bu ortamın dışındaki tartışmalardan ancak fitne ve zulme yardımcı unsurlar ortaya gelir. Hırsın, intikamın, kıskançlığın, egoizmin, hedonizmin ve gafletin yardımıyla insanlığı farklı rüşvetlerle hipnoz eden KÜRESEL İNSANİYET VE İSLÂMİYET düşmanlarının işini kolaylaştırmak istemiyorsak; yüzümüzü ve yönümüzü hürriyet içindeki temel insani değerlere ve bilhassa demokrasiye çevirmemiz gerekiyor.

Bunu bizden hem Yaratıcımız, hem insanlığımız, hem Kur’ân’ımız ve hem de Kur’ân’ımızın pratiğini bize ders veren en büyük öğretmenimiz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*