Depremzedeler can derdinde

Her şeyin üzerinde tutulması gereken dinin yüce değerlerini kullanarak siyasetlerine alet edenler…

Nice cana olan, 15 Temmuz kanlı kalkışmasını dahi bir “lütuf” olarak değerlendirerek, “tek adam” ucube sisteminin ikamesine basamak yapanlar…

Uyguladıkları yanlış politikalarla milleti canından bezdirip, hayat pahalılığının suçunu dış güçlere havale ederek işin içinden çıkanlar…

Bu defa da nice cana-mala mal olan, başta depremlerle birlikte, sel ve yangın felaketlerinin müsebbiplerini her konuda olduğu gibi, başka yerlerde arıyorlar. Hatta, “Nasıl, ne şekilde rey devşiririz” derdindeler.

“Hangi ihmalimizden, hangi yanlış uygulamalarımızdan dolayı bu felaketlere sebebiyet verdik?” deyip kendilerini sorgulamak yerine, hiç alâkası olmayan kişileri suçluyorlar; diğer taraftan da hamasî nutuklarla, propagandalarla; hatasız, kusursuz olduklarına milleti inandırmaya çalışıyorlar.

Mesela çoğu zaman basit bahanelerle, kendilerinden olmayan belediye başkanları hakkında soruşturmalar açıp, hatta keyfî bir şekilde yerlerine kayyım atayan zihniyetten beklendiği şekilde; seneler öncesinden günümüze kadar Malatya’da birçok belediye başkanının ve bürokratın, imara ve inşaata müsait geniş Beydağı’nın kıraç ve sağlam yamaçları dururken, rant uğruna, verimli kayısı bahçelerinin bulunduğu tarım arazisini imara açması neticesinde, bu alanlar depremde nice canlara mezar oldu.

Depremin üzerinden geçen bunca zamana rağmen hâlen hasarlı binalarının yıkımıyla uğraşan ve caddeleri ve sokakları işgal eden inşaat enkazlarını kaldırmakta acze düşenlerin durumunu görmezden gelerek dönüp: “Merak etmeyin Malatya’yı yeniden inşa edeceğiz, herkese yeniden pırıl pırıl evler vereceğiz.” gibi içi boş vaatlerle milleti oyalamaktan başka bir amacı olabilir mi?

İşin bir diğer garip tarafı da, “ağır hasarlı” denilip, âcilen yıkılması gerektiğine karar verilen birçok binanın güçlükle yıkıldığına şahit olan birçok ev sahibi vatandaşın: “Sağlam olan evlerimizi yıkıyorlar.” gibi söylentilerinin halk arasında yayılması dahi dehşet verici.

Yine, önceden “orta hasarlı” veya “az hasarlı” diye karar alınan birçok binanın, nasıl oldu ise “ağır hasarlı” diye tespit edilerek yıkımlara tâbi tutulup; bir taraftan da, öncesinde “ağır hasarlı” denilip yıkılmasına karar verilen birçok binanın da sonra “orta hasarlı”, hatta “az hasarlı” diye tespit edilip yıkılmamasına karar verilmesi de bir başı bozukluğunun yaşandığını gösteriyor Malatya’da.

Depremin yol açtığı yıkımı ve tahribatı tamir ve yeniden inşa konusunda karmaşalar ve başarısızlıklar yaşanırken, harabeye dönen Malatya’nın çeşitli yerlerine astıkları bilbordlarda, “Belediye çalışıyor”, “Malatya güzelleşiyor”, “Malatya’yı ancak biz inşa ederiz” gibi ifadelerle, propagandalarla sesini duyurmaya çalışıyorlar.

Evet, koyun can derdinde; kasap et derdinde… Harabeye dönen Malatya’da sahipsiz millet can-mal derdinde; maalesef siyasiler makam-mevki derdinde…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*