“Ermeni mahallesinden başka..”

Birinci Dünya Savaşı’nda talebeleriyle birlikte vatan müdafaasında cepheye koşan Üstad Said Nursî olağanüstü fedakârlıklarla tarihin şeref levhalarında yerini alacak olan büyük kahramanlıklar sergiledi.

Bir çok talebesinin şehid ve kendisinin de Ruslara esir düşmesi… Esaret sonrası hayatının İstanbul ve Ankara safhalarından sonra Van’a dönmesi… Bütün bunlar yazılmıştır ve daha da yazılacaktır.

Burada makalemizle alâkalı olan husus ise, esaret sonrası derin hasret duygularıyla Van’a geçmesi, kendi ifadesiyle “her şeyden evvel” Horhor namındaki medresesini ziyareti esnasında Van Kalesi’nin başındaki müşahadeleri…

Bu müşahadeler, aynı zamanda Ermenilere yönelik “soykırım” iddialarını çürütecek tesbitlerdir.

Zira savaşta zulmü yapan ve savaş hukukuna riayet etmeyen Ermeniler; zulme maruz kalan da Müslüman ahalidir. Ermeniler Ruslardan cesaret alarak böyle bir kıyama girmişler ve çok Müslüman ahaliyi de göçe ve gurbete zorlamışlardır.

Şu beyandan da açıkça anlaşılıyor:

“Herşeyden evvel, Van’da Horhor denilen medresemin ziyaretine gittim. Baktım ki, sair Van haneleri gibi onu da Rus istilâsında Ermeniler yakmışlardı.”

Ve devam ediyor:

“Baktım ki, benim medresemin etrafındaki şehir içi, kale dibi mevkii, bütün baştan aşağıya kadar yandırılmış, tahrip edilmiş. Evvelki gördüğümden şimdiki gördüğüme, güya iki yüz sene sonra dünyaya gelip öyle hazîn nazarla baktım. O hanelerdeki adamların çoğuyla dost ve ahbap idim. Kısm-ı âzamı, Allah rahmet etsin, muhaceret ile vefat etmişler, gurbette perişan olmuşlardı. Hem Ermeni mahallesinden başka, Van’ın bütün Müslümanlarının haneleri tahrip edilmiş gördüm. Benim kalbim en derinden sızladı. O kadar rikkatime dokundu ki, binler gözüm olsaydı beraber ağlayacaktı.” 1

Burada geçtiği gibi, “Ermeni mahallesinden başka” her yerin yıkıma düçar olması da tarihe düşürülen bir nottur.

Bu beyanın sahibi büyük Üstad ki, savaştan çok zaman önce şöyle diyordu: “Size bunu kat’iyen söylüyorum ki, şu milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vabestedir.”

Ve yine bu Bediüzzaman ki, savaş sırasında Ermenilerin aile ve mâsum çocuklarını toplayarak, Ermeni fedailerine gönderip teslim eder. Ermeni kayıtlarında da bu vardır.

Arşivlerimiz, Birinci Dünya Savaşı ve haliyle Doğu Cephesi’nde Ruslarla ve Ermenilerle savaşımızın belgeleriyle dolu doludur.

Bu savaşlarda her milletin savaş hukuku çerçevesinde kendi zaviyelerinden sergiledikleri kahramanlıkları olduğu kadar, savaş hukukunu ihlâl eden olaylar, toplu sivil katliâmları, zulümler, ihanetler ve arkadan vurmalar da yaşanmıştır.

Ama Osmanlı tarafından Ermeni azınlığına karşı “soykırım” denebilecek toplu katliâmların yapıldığına dair belgeye dayalı kesin bir bilgi bugüne kadar ortaya konulamamıştır. Sözde iddiaların ise ardı arkası kesilmemiştir.

Öte tarafta “Ermeni Mezalimi” olarak belgeleriyle tarihe geçen toplu katliâmların ise hem tarihteki hem de yerdeki yerleri bellidir.

Biz de, Ermeniler de arşivlerimizi açalım. Her zaman her vesileyle dünya kamuoyuna bu meselede açık çek verilmiştir. Biz “Ermeni Mezalimi”nin belgelerini göstermeye hazırız. Pekâla Ermenistan da; Ermeni diasporasının sebepli sebepsiz her bahane ile yeniden ısıtıp gündeme getirdiği “Ermeni Soykırımı” iddiasına dair, dünya kamuoyuna belge sunmaya hazır mı? Hayır, çünkü öyle bir belge yok.

Bir düşünün belgesiz bir iddia ile bu kadar çığırtkanlık yapanlar, belge olsaydı dünyayı ayağa kaldırmazlar mıydı!

Dipnotlar:

1- Lem’alar; Yirmi Altıncı Lem’a, On Üçüncü Rica.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*