Melekler gözle görülebilir mi?

19. Mektuptan bir anekdot:

“Hem haber-i sahih ile ve haber-i kati ile ve mânevî tevatür derecesinde, eimme-i hadis haber veriyorlar ki, Hazret-i Cebrâil’i çok defa, hüsn-ü cemal sahibi olan Dıhye suretinde, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında Sahabeler görüyorlardı.  Ezcümle, Hazret-i Ömer ve İbni Abbas ve Üsame bin Zeyd ve Hâris ve Aişe-i Sıddıka ve Ümmü Seleme, Katiyen sabittir ki, bunlar Katiyen haber veriyorlar ki, “Biz Hazret-i Cebrâil’i Dıhye suretinde, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında çok görüyoruz.” Acaba hiç mümkün müdür ki, bu zatlar, görmeden, görüyoruz desinler? (Mektubat, s.158)”

Melekler çeşitli suretlerde insan gözüne görüntü verebilirler. Yani insan suretinde gözükebilirler. Mesela Cebrail(as) Peygamberimiz(asm) başta olmak üzere, diğer peygamberlere insan suretinde ve insan cismi şeklinde görünmüştür. Hatta sahabeler ve diğer insanlar da melekleri insan şeklinde görmüşler. Sahabelerden başka, Bedir Savaşı esnasında müşrikler bile melekleri göz ile görmüşler; savaş esnasında “Başı sarıklı atlı süvarileri gördük” demişler. Zaten Cebrail(as) Dıhye(fiziği güzel olan bir sahabe) suretinde bir çok kez görülmüş; konuşmaları duyulmuş.

İslamiyet öncesinde de melekler bir çok kez görülmüştür. Kuran’ın bize bildirdiğine göre, Lut Aleyhisselama gelen melekler güzel birer delikanlı suretinde kendilerini göstermişler, o zamanki müşrikler bu gençleri görmüşler ve Lut peygamberden bu gençleri kendilerine teslim etmelerini istemişler.

Demek ki, melekler çeşitli suretlerde bu içinde yaşadığımız fiziki alem şartlarında kendilerini gösterebilirler. Böyle bir yüksek kabiliyet meleklerde gözüküyor.

Peki bu nasıl olabilir?

Günümüz teknolojisinde bu durumu izah etmeye yardımcı olacak bir bilgi var mı?

Bu ve benzeri sorulara hologram tekniği ile bir cevap bulunabilir. En azından ikna edici bir delil ortaya konabilir. Bilindiği üzere hologram üç boyutlu görüntü tekniği anlamına gelmektedir. Bir nesnenin filmi çekilir. Bu film bir fotoğraf filmi gibi hazırlanır. Ve bu film içinde lazer ışını geçirilerek o nesnenin üç boyutlu görüntüsü elde edilir.

İşte aynen bir hologram tekniğinde olduğu gibi, bir melek de canlı veya cansız bir nesnenin görüntüsünü çekerek, içinden geçip bir hologram görüntü oluşturabilir. Veya bir insanın görüntüsünü kendi nuraniyeti üzerine düşürerek, içinden geçip bir insan görüntüsü şeklinde bu fiziki alemde gözüküp temessül edebilir. Mahiyetleri nurani olduğu için görünme kabiliyetleri de o şekilde yüksektir. (Hologram tekniğinin lazer ışını gibi nuraniyeti normal ışıktan yüksek olan bir nur ile olması dikkat çekicidir.)

Mesela Cebrail Aleyhisselam Dıhye hazretlerinin görüntüsünü kendi hafızasına alır, hafızasına aldığı o görüntü içinden geçerek, alem-i şehadette Dıhye suretinde sahabelere görünebilir. Meleklerdeki bir çok görüntüyü kayıt altına alma ve muhafaza etme kabiliyetleri adeta sınırsızdır. Milyarlarca “megabayt veya gigabayt” görüntüyü çok küçük bir ortama kayıt yapıp ebediyen hafızada tutabilirler. Belki de şu koca kainatın tüm hadislerini hologram şeklinde filme alıp, kaydederler ve bu kayıtları hiç bozulmadan muhafaza ederler.

“Kiramen Katibin” diye tanımlanan ve insanın amellerini kayıt altın alan melekleri hatırlayınız. Bu melekler insanın doğumundan itibaren ölümüne kadar her bir fiilini, her davranışını, iç dünyasını, duygularını ve hayatını tüm çevresi ile birlikte kayıt altına almaktadırlar. Düşünebiliyor musunuz bu kayıtların ne kadar yüksek bir megabayt tuttuğunu? Adeta bir insanla birlikte, o insanın muhatap olduğu tüm kainatın kayıtları beraber ve eş zamanlı olarak kayıt altına alınmaktadır.

İşte bu akıl almaz derecede büyük, yoğun ve “ilahi ultra HD formatında” olan bu kayıtların günümüz teknolojisi ile en büyük harddisklere bile sığmayacağı açıktır. Demek ki, meleklerde çok yüksek, fiziki şartlarda anlaşılması çok zor olan bir kayıt kabiliyeti ve yeteneği vardır. İşte bu yetenekleri sayesinde istediği suretin kaydını alarak o görüntü içinden geçip, fizik alemde o görüntü ile kendini gösterebilir. Elbette ki, bu durum günümüzde keşfedilen bilim verileri ışığında yapılan izahlardır. Belki ileride çok daha farklı teknolojiler bulunacak ve meleklerin görünme özellikleri çok daha kolay anlaşılabilecektir.

Sual: Bu anlatılanlar sadece görüntü için. Ancak meleklerin savaştıkları, bazı faaliyetleri yerine getirdikleri bazı haberlerden anlaşılmaktadır. Yani melekler görüntünün ötesinde sanki bir cisim olarak da kendilerini göstermekteler. Adeta bir insanın tüm özelliklerine sahip bir canlı gibi gözükmekteler. Yani maddi bir yapı da görüntü ile birlikte beraber gözükmektedir?

Cevap: Melekler görüntü ile birlikte maddi bir mahiyete de sahip olabilirler. Çünkü nurani mahluklardır. Nurani bir mahiyete sahip olan hayat sahibi mahluklar cisim tarzında bir mahiyette bürünebilirler. Zira cismi hayat nurani hayattan daha aşağı bir mertebedir. Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için maddenin mahiyetine, günümüz ilim verileri ışığında, kısaca bir bakmak gerekiyor.

Bir canlıyı ve bir maddeyi ele alalım. İlk göze çarpan bir vücut halidir. Canlı vücudu organlar ve dokulardan müteşekkildir. Bunların da temel yapısı hücrelerdir. Yani canlı yapının tuğlası hücredir. Hücreler ise kendi içinde çok kompleks yapılara sahiptir. Çekirdeklerinde ise yüzlerce fonksiyon bulunur. Bu fonksiyonlar ise moleküllerden meydana gelir. Moleküllerin yapı taşları ise atomlardır. Bir cihetten bakıldığı zaman tüm maddi yapılar, canlı veya cansız, atomlardan meydana gelmiştir. Atomlar ise proton, nötron ve elektrondan yapılmışlardır. Bunların altında çeşitli parçacıklar olmakla birlikte, bilinebilen en temel yapı kuarklardır. Atom çekirdeğindeki en küçük aralık ise Planck aralığıdır. Yani kuantlaşmanın başladığı, yani atom sürecinin başladığı aralık veya mesafe. Bu da 10-35 m kadar bir mesafedir.

Peki bu aralıktan sonra ne vardır? İşte bu sorunun cevabı meleklerdir. Yani bu mesafe sonunda melekut alemi başlar. Kuvvet ve güç bakımından sınırsız bir alem vardır. Meleklerin alemi bu alemdedir. Zaten bu aleme melekut alemi denmesi, bir ölçüde meleklere ait olmasındandır. Bu alemin mahlukları Allah’a sonsuz bir itaatle bağlıdırlar. Doğrudan Allah’ın kudret ve iradesine bağlı olduklarından büyük bir güç ve kuvvete sahiptirler. Yani Allah’ın kudret ismi bu mahluklar üzerinde perdesiz tecelli eder. O nedenle denmiştir ki, meleklerde kainatı bile savurabilecek bir kuvvet vardır. Ve yine o yüzdendir ki Cebrail Aleyyhisselam “büyük bir bir güç ve kuvvet sahibi” olarak tanımlanmış.

İşte melekler böyle bir alemin mahluklarıdır. Aslında başka bir açıdan bakıldığı zaman maddi alem de her şeyi ile melekut alemin uzantısı mahiyetindedir. Çünkü atomlar çekirdeklerinin ötesinde bu aleme uzanırlar. Atom çekirdeğindeki çok büyük bir enerji olan nükleer enerji, melekut alemindeki mahiyetin ne olduğunu, çok az da olsa bizlere bildirir. Bu dünya ve kainat yüzündeki görünen her şey atomlardan müteşekkil olduğuna göre, maddi alemdeki her şey melekut aleminin bir ipi, bir ucu, bir uzantısı mahiyetinde gözükür. Adeta maddi alem, melekut alemi üzerine serilmiş tenteneli bir perde gibidir.

Bu hususa Nurlarda şöyle dikkat çekilir:

 “Bilbedâhe, madde hâkim değil ki, ona mürâcaat edilsin, kemâlât ondan istenilsin. Belki mahkûmdur; bir esâsın hükmüne bakar, onun gösterdiği yollarla hareket eder. İşte o esas hayattır, ruhtur, şuurdur. Hem, bizzarûre, madde lüb değil, esas değil, müstekar değil ki, işler ve kemâlât ona takılsın, ona binâ edilsin. Belki yarılmaya, erimeye, yırtılmaya müheyyâ bir kışırdır, bir kabuktur ve köpüktür ve bir sûrettir. Görülmüyor mu ki, gözle görülmeyen hurdebînî bir hayvanın ne kadar keskin duyguları var ki, arkadaşının sesini işitir, rızkını görür, gayet hassas ve keskin hisleri vardır. Şu hal gösteriyor ki, maddenin küçülüp inceleşmesi nispetinde âsâr-ı hayat tezâyüd ediyor, nur-u ruh teşeddüt ediyor. Güyâ madde inceleştikçe, bizim maddiyâtımızdan uzaklaştıkça, ruh âlemine, hayat âlemine, şuur âlemine yaklaşıyor gibi, hararet-i ruh, nur-u hayat daha şiddetli tecellî ediyor. İşte, hiç mümkün müdür ki, bu madde perdesinde bu kadar hayat ve şuur ve ruhun tereşşuhâtı bulunsun; o perde altında olan âlem-i bâtın, zîruh ve zîşuurlarla dolu olmasın? Hiç mümkün müdür ki, şu maddiyât ve âlem-i şehâdetteki mânânın ve ruhun ve hayatın ve hakikatin şu hadsiz tereşşuhâtı ve lemeât ve semerâtının menâbii, yalnız maddeye ve maddenin hareketine ircâ edilip izah edilsin? Hâşâ ve kat’â ve aslâ! Bu hadsiz tereşşuhât ve lemeât gösteriyor ki, şu âlem-i maddiyât ve şehâdet ise, âlem-i melekût ve ervâh üstünde serpilmiş tenteneli bir perdedir.”(Sözler. s. 470)

işte melekler de bu dünya şartlarında, aynen bizlerin içinde olduğu vücut ve cisimler gibi, gözükebilirler. Mahiyetleri tam olarak nurani olduğu için, kendilerinden bir tabaka aşağıdaki maddi hayatın şartlarına her şeyiyle uyum sağlayarak, maddi alemde kendilerini gösterebilirler. Bedir harbinde bir süvari gibi savaşırlar, Lut kavminin başına taş atabilirler. İnsanlara ise tam bir insan mahiyetinde görünebilir, Dıhye suretinde olduğu gibi, herhangi bir insanın tam mahiyetine girebilirler. Biz insanların gözle görebilmeleri için maddi bir yapı olabilirler.

Başta peygamberler olmak üzere, sahabeler, evliyalar, asfiyalar ve diğer maneviyat büyükleri melekleri görmüşler; konuşmuşlar, onlarla sohbet etmişler. Hatta avamdan insanların da, belki bilerek veya bilmeyerek, meleklerle görüşüp konuştukları bazı haber ve bilgilerden anlaşılmaktadır.

Sual: Meleklerin görülebileceği söyleniyor. Ancak “Hem Hazret-i Hamza, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan niyaz etti ki, “Ben Cebrâil’i görmek istiyorum.”Kâbede ona gösterdi. Dayanamadı, bîhuş oldu, yere düştü” ifadesine göre Hazret-i Hamza gibi büyük bir sahabi Cebrail Aleyhisselamı görmeye dayanamayıp, yere düşüp bayılıyor. Burada bir tezat yok mu?

Cevap: Meleklerin görülmesine dair bir tezat yok. Bu ifadede geçen durum oldukça farklı bir durum. Bir çok insanın melek görmesi vakidir. Bu konuda yalana zerre kadar tenezzül etmeyen büyük bir cemaatin ittifakı vardır. Ancak bu görülme olayı alem-i şehadet şartlarında bir görme olayıdır. Yani melekler görüntüsünü hafızlarına aldıkları bir cismin hologram tarzındaki üç boyutlu ve maddi bir yapı neticesinde kendilerini gösterirler. Sualdeki ifadede geçen görme talebi ise “asli mahiyeti” ile bir görme isteğidir. Yani Hazret-i Hamza Cebrail Aleyhisselamı asli mahiyeti ile görmek istemiştir. Ve son derece ali bir ruha, şehitlerin babası gibi çok kıymetli bir mahiyete sahip olmasında rağmen Cebaril Aleyhisselamı asli mahiyeti ile görmeye dayanamamıştır. Buradan da anlaşılıyor ki, Resul-u Ekrem gibi tüm mahiyetlerin üstünde olmayan bir mahiyet ve bir göz hariç, hiç kimse melekleri bu dünya şartlarında asli mahiyeti ile göremez veya görmeye dayanamaz.
Bu durumu bir misalle açıklayalım.

“Demek bu semâvî lâmbalarda gayet harika bir intizam var. Ve onlara çok dikkatle bakılıyor. Güya o pek büyük ve pek çok kütle-i nâriyelerin ve gayet çok kanâdil-i nuriyelerin buhar kazanı ise, harareti tükenmez bir Cehennemdir ki, onlara nursuz hararet veriyor. Ve o elektrik lâmbalarının makinesi ve merkezî fabrikası daimî bir Cennettir ki, onlara nur ve ışık veriyor; ism-i Hakem ve Hakîmin cilve-i âzamıyla, intizamla yanmakları devam ediyor.(Lemalar, s.309)” sırrınca güneşten dünyaya gelen nur cennet aleminden, nur aleminden ve melekut aleminden gelmektedir. Bu nur da şiddet ve derecesi ışık hızına düşürülmüş bir nurdur. İnsan gözü güneşin bu kadar düşürülmüş nuruna dahi uzun süre bakmaya dayanamaz. Belki de kör olur. İşte meleklerin nuru, hakiki mahiyeti olarak güneşin nurundan kat kat yüksek olduğu için, normal insan gözü ile görülmez. Yani melekler hakiki mahiyeti ile görülmezler. Ancak dünya şartlarında bir görüntü ile kendilerini gösterip gözüktükleri zaman görülebilirler. Bu yüzden Hazret-i Hamza dahi o nura ancak bir kaç saniye dayanabilmiş, bayılıp yere düşmüştür. Bu dünya şartlarında sadece Peygamberler melekleri hakiki mahiyeti ile görebilirler.

Not: Hologram görüntü özellikleri için https://tr.wikipedia.org/wiki/Holografi internet sitesine bakılabilir

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*