Meşveretle neşriyatın elli ikinci yılı

Bizim işlerimiz, Allah’ın emri ve Sünnet-i Resûlullah (asm) olan meşveret iledir.

Bediüzzaman’ın hayatı ve Risale-i Nur’un ışığında yapılan meşveretler… Meşveret kararlarından taviz verilemez. Cemaat içinde olmayıp cemaat şuuruyla hareket etmeyen, meşveretten bîhaber, kendi kafa feneriyle hareket eden zaten meşveret ehlini alâkadar etmez.

İstişarenin önemiyle ilgili bir Hadis-i Şerif’te Peygamberimiz (asm), “İstişare eden pişman olmaz” buyurmuştur.

Elli iki yıllık neşriyatın mazisi buna şahittir. Kendilerini yanılmaz zanneden nice büyüklerin ve büyük grupların apaçık yanılgıya düştükleri çok kritik dönemler istişarelerle aşılmıştır. Bu uğurda ödenen bedellerin, maddî ve dünyevî zayiatların, çekilen çilelerin de “keffaretüzzünub”, sadâka-i cariye ve mükâfat-ı uhrevî olarak kabul edilmesini Rahmet-i İlâhîyeden niyaz ediyoruz.

Ümmeti direkt Kur’ân’a ve Resûlullah’a (asm) bağlamak isteyen Üstad Said Nursî’nin rehberliği hâlâ canlı, verdiği mesajlar hâlâ hayattar. Elimizdeki Kur’ânî Risaleleri de bizzat onun nasıl hayata geçirdiğine bakarak idrakine çalışıyoruz.

Risaleleri okumak var. Bir de okuduğunu yaşamak var. Sadece okumanın, hayata geçirmek mânasına gelmediğini, yaşanan hadiseleri okuyarak görüyor ve hayrete düşüyoruz.

Ve o büyük Üstad’ın şu sözleri kulaklarımızda çınlıyor: “Risale-i Nur’u anlamıyorlar. Yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar.”

Ey büyük Üstad! Âlem buna şahit ki, biz seni ve Risale-i Nurlar’ı anlamak istiyoruz ve buna çalışıyoruz. İstişarelerimizin ana hedefi de budur!

İslâm Birliği mânasındaki İttihad-ı İslâm’ın da adresi bellidir. Kur’ân ve Sünnette emredilen birliktir. Bir partide birleşmek zaten olmaz.

Demokratik parlamenter sistemde farklı partilerin olması zaten kaçınılmazdır. Hak, hukuk, adalet ve meşveret gözetilerek yapılan demokratik mücadele partilerin de hakkıdır.

Yeter ki ayrıştırıcı, öteleyici, ırkçı nefret dili kullanılmasın. Emredilen birlik ve beraberliğin tesisine çalışmasa da darbe vurmasın. Partilerden beklenen bu olmalıdır.

Kur’ân ve Sünnet ile hududu tayin edilen ve “Asr-ı Saadet” ile tarihteki mukaddes yerini alan “İslâm Birliği”nin tesisinde partilere düşen sadece hizmetkârlıktır, vesile olmaktır.

İslâm Birliği yolunda yapılan bu neşriyat:

• Şahısları hedefine koymaz, şahıslarla uğraşmaz.

• Mü’min ve Müslümanların farklı meslek ve meşreplerini incitmekten sakınır.

• Vatandaşın anlayışını ve siyasî görüşünü hedef almaz.

• Bütün Nur gruplarını bir bütünün parçaları olarak görür, kendisiyle beraber onları da Risale-i Nur’la ve Bediüzzaman’la yüzleştirmek ister!

Ancak bu neşriyat, Demokrat ve Ahrar çizgiden inhiraf eden siyaset meftunlarını kızdırabilir. Risale-i Nur’a ve Üstad’a ait cümleleri, diledikleri gibi keyiflerine göre sarfetmelerine ve menfaatli siyasetlerine alet etmelerine müsaade etmeyen bu neşriyata kızmaları bile, bu çizginin doğruluğunun göstergesidir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*