“Bu vatanda dört parti”yi doğru anlamak..

Emirdağ Lâhikası’ndaki (1950’li yılların başı) mühim bir dersin tamamını yerinden ve tekraren okumalarımıza havale ederek, sadece baş paragrafı tam anlamak adına biraz kafa yoralım isterseniz.

Şöyle başlıyor: “Bu vatanda şimdilik dört parti var. Biri Halk Partisi, biri Demokrat, biri Millet, diğeri İttihad-ı İslâmdır. İttihad-ı İslâm Partisi, yüzde altmış, yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. Dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalışabilir. Fakat çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır.” 1

Üstad burada partileri sayarken sıralamada en sona bıraktığı İttihad-ı İslâm Partisi hakkındaki hükmü, en başta veriyor ve istikbâlde (Allahu âlem) İttihad-ı İslâm’ın tahakkuk edeceği zamana havale ediyor.. En büyük ders ve mesaj da bu noktada aranmalı. Zira Risalelerde sayısız defa İttihad-ı İslâm’ın bir hedef olarak nazara verildiğini görürüz, ama “İttihad-ı İslâm Partisi” terkibini sadece burada ve bu kadar görürüz. Yani İttihad-ı İslâm hedeftir, ama partisi hedef değil. Ve anlaşılan odur ki; Türkiye’de İslamî referansla parti kurmaya namzet potansiyel bir temayülü Üstad görmüş ve kendilerini iktidara taşımak isteyenlerin, güneş gibi İslâmiyeti kendi iktidar hırslarına alet edeceklerini, hatta Nurcular’ın bile o hırslı zevata alet olabileceklerini bilmiş, öylelerin yolunu kesmek için; uzun zaman alacak ve ancak Allah’ın izin ve kudretiyle tahakkuk edebilecek sonuç endeksli bazı şartları öne sürmüş ve şöyle bağlamıştır:

“Fakat çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır.”

Bir şeye dikkat lâzım ki, bu derste geçen “şimdilik”, alışık olduğumuz “şimdilik” değildir!.

Yani kıyamete kadar Üstad’ın objektifine giren hedefte İslam adına bir partinin yeri olmamıştır.

Üstad tâ 27 Mart 1909 tarihinde Volkan gazetesinde yayımlanan Sada-i Hakikat’inde şöyle diyordu:

“Tekraren söylüyorum ki: İttihad-ı İslâm hakikatinde olan İttihad-ı Muhammedînin (asm) cihetü’l-vahdeti tevhid-i İlâhîdir. Peyman ve yemini de imandır. Encümen ve cemiyetleri, mesâcid ve medâris ve zevâyâdır. Müntesibîni umum mü’minlerdir. Nizamnamesi Sünen-i Ahmediyedir (asm). Kanunu evâmir ve nevâhî-i şer’iyedir. Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir. İhfa ve havf, riyadandır. Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâm’dır.” 2

İşte böyle cihanşümul bir tarif içinde nazara verilen bir hakikat, parti endeksli olamaz. Bütün partiler böyle bir hedef yolunda ancak hizmetkâr olabilirler.

İttihad-ı İslâm’ın da ancak; demokratlık, ahrarlık ve hürriyetperverlikle tahakkuk edeceğine dair Risalelerde çok beyanlar vardır. Türkiye’de istibdad-ı mutlakın kaldırılıp tam bir “Hürriyet-i Şer’iye”ye vesile olacakların da ancak demokratlar olabileceğine dair yine müteaddit izahlar vardır.

“Bu Vatanda Dört Parti” dersinin, içtimaî ve siyasî hayatımızdaki izdüşümlerinin bugüne kadar yapılagelen izahlarında da izaha muhtaç bazı örtülü noktalar, müdakkik nazarlardan kaçmamış, muallakta kalan noktaların ise zaman içinde hadiselerin de yardımıyla daha iyi anlaşılacağı ümid edilmiştir.

Gelişen hadiseler ve siyasî belirsizlikler; Nur’un beyanına aykırı hareketlerin nelere mal olduğunu; geçen zaman ve halimiz gözler önüne serdi, seriyor.

(Devam edecek)

Dipnotlar:

1-Emirdağ Lâhikası, Mektub No: 318, s. 746.

2-Eski Said Dönemi Eserleri, Makalat, s. 57.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*