Kayseri Nur Talebeleri doğu turunda

Kayseri Nur Talebeleri olarak sene başından beri düzenlediğimiz aylık kermeslerden ve neşriyatla ilgili satışlardan kazandığımız paraları toplayıp çok güzel bir doğu gezisi düzenledik. Üç günlük, ama dolu dolu olan bu gezimizde Urfa, Mardin, Batman, Siirt, Bitlis ve Van olmak üzere tam altı ilimizi gezdik.

PEYGAMBERLER DİYARI: URFA

Uzun bir yolculuktan sonra nihayet Urfa’daydık. Ama Balıklı Gölün o muhteşem manzarasını görünce bitti bütün yorgunluğumuz. Önce Üstadın ilk defnedildiği kabri ziyaret edip duâlarımızı yaptık. Daha sonra Hz. İbrahim’in (as) doğduğu yere girip dersimizi yapalım dedik. Ders yaparken bir de baktık ki etrafımızı Urfalı kardeşler sarmış, onlar da dinliyordu. Üstadın dediği gibi doğu insanı dinî değerlere karşı her zaman bir ilgi ve alâka içerisindeydi. Bunu hakkalyakîn müşahede ettik. Dersten sonra kendi ellerimizle hazırladığımız poğaça ve börekleri yiyip yanında bir de kaçak çayımızı içip çıktık Mardin yoluna.

DİNLERİN VE DİLLERİN BULUŞTUĞU NOKTA: MARDİN

Mardin’de ilk durağımız Kızıltepe’ydi. Orada bizi karşılayan ablamızın talebeleri görünce ağlaması ve ‘Bu hizmet sahipsiz kalmayacak’ demesi hepimizi duygulandırmıştı. Yemeğimizi yiyip dersimizi yapınca vedalaşıp ayrıldık oradan. Yolda giderken Üstadın Mardin günlerini araştırıp hazırlayan arkadaşımız bize o yılları anlattı. İlk durağımız Artuklu dönemi eseri olan ve o zamanların üniversitesi yerine geçen Kasımiye Medresesi’ydi. Her işlemesi ayrı bir mânâya gelen mimari hepimizin ilgisini çekmişti. Hele ki insanın bütün hayat devrelerini anlatan havuz, hepimizi şaşırttı. Sonra Peygamberimizin (asm) postası Abdullah bin Enes el Cüheyni’nin kabrinin bulunduğu Şeyh Çabuk Camii’ne gittik. Duyduğumuz kadarıyla burada edilen duâlar Allah’ın izniyle çabucak kabul oluyormuş. Biz de gönlümüzden geçen bütün duâları yapmış olduk bu vesileyle. Sonra Üstadın şerefelerin korkuluklarında büyük bir cesaretle dolaştığı ve oradaki tekke ve medrese mensuplarına büyük bir ders verdiği Ulu Cami’ye vardık Mardin’in o dar sokaklarından geçerek. Dar sokaklarda eşeklerle çöplerin toplanması bizi hayrette bırakmıştı. Ardından Kırklar Kilisesi’ne gittik. Papaz da oradaydı ve Risale-i Nur’dan esinlenerek sorduğumuz ilginç sorular papazı bir hayli terletti. Kilisedeyken ikindi ezanı okudu. Biz de Abdullatif Camii’nde ikindi namazımızı kıldık. Daha Mardin’in küçük bir kısmını gezmemize rağmen oradaki süremiz doldu. Bizde inşaallah yine gelmek ümidiyle Batman’a doğru yol aldık.

MİSAFİRPERVER BATMAN CEMAATİ

Batman’a gelip Hasankeyf’e uğramamak olmazdı. Orada koca bir tarih yok olmak üzere, ama kimse bunun farkında değil. İnşaallah yetkililer bunun farkına varır deyip ayrıldık oradan. Akşam namazına Batman cemaati bizi ağırladı. Hayatımızda ilk defa gördüğümüz bu insanlar sanki yıllardır berabermişiz gibi güzel bir samimiyetle karşıladılar bizi. Çok çeşitli hazırladıkları leziz yemekleriyle mahçup ettiler bizi. Cemaat olmak böyle bir duyguydu her halde ve biz bunun meyvelerini yiyorduk. Sabah namazını kılıp kahvaltıyı yaptıktan sonra Siirt’e doğru yol aldık.

CUMHURİYETPERVER KARINCALAR

İlk durağımız Veysel Karani Hazretlerinin Türbesiydi. Bir Fatihamızı okuyup Tillo’ya geçtik. Orada İbrahim Hakkı Hazretlerinin, hocası İsmail Fakirullah Hazretleri için yaptırdığı türbeyi ziyaret ettik. Bu ne sadakatti. Türbenin inşası o kadar ilginçti ki, yılda iki sefer (ekinoks tarihlerinde) güneş hocasının başına doğacak şekilde inşa edilmiş. Sonra Üstadın Kamus-u Okyanus’u Babü’s-Sin’e kadar ezberlediği ve inzivaya çekildiği Kubbe-i Hasiye’ye çıktık. Tarihçe-i Hayat’tan Üstadın Cumhuriyetperver olmalarına binaen çorbasının tanelerini karıncalara verdiği kısmı, bulunduğumuz yerde gerçekleştiği için okuduk ve sanki o anı Üstadla beraber bizzat yaşadık. Manevî havaya iyice girmiştik ve biricik Üstadımızın dünyaya teşrif ettiği o yere, Nurs’a doğru Bismillah dedik heyecanla.

ÜSTADIN BİZİMLE OLDUĞU AN, NURS

Siirt’ten Bitlis’e geçerken gördüğümüz o yemyeşil sıradağlar ve ortasından akan şelâleler sanki cennetten bir numuneydi. İnternetten bakınca öğrendik ki Türkiye’nin en büyük ormanları buradaymış. Biz doğuyu kurak diye bilirken doğu bizi yeşilliklerle karşılayıp hepimizi yanılttı. Biz etrafı seyrederken sonunda beklenen an geldi. Nurs. Daha adımlarımızı ilk atmaya başladığımızdan itibaren sanki Üstad bizi karşıladı ve oradan ayrılana kadar bizimleydi.

“Ah Üstadım! Keşke biz de burada yaşasak bir ömür boyu” diye içimizden geçirmeye kalmadan kalbimize bir ses geldi sanki. “Sizin iman kurtarmak gibi mühim bir dâvânız var. Burada kalsanız bile vicdanınız rahat oturamazsınız.” Üstadım sanki sesimizi duymuş da bize cevap veriyordu. Biz de “Sadakte” dedik, eğdik başımızı, girdik asrın bediisinin doğduğu eve. Tutamadık gözyaşlarımızı. Oracıkta oturup ağladık ve duâ ettik Üstadımız bizi talebeliğe kabul etsin diye. Bediüzzaman Camii’nde ikindi namazını kılıp Üstadın ailesinin kabrini ziyaret etmeye gittik Nurslu küçük çocuklarla birlikte. Kabrin başında dersimizi yaptıktan sonra tebrik ettik Nuriye annemizi ve Sofi Mirza babamızı bize böyle bir Üstad yetiştirdiği için. Ailemizden eksik kalan terbiyeyi o bize vermişti çünkü. Bu sefer mutluluk gözyaşlarını döktük hep beraber, ama artık ayrılık vakti gelmişti. Nurslu çocuklarla bir hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra Van’a gitmek üzere “Elveda Nurs!” dedik.

VAN’DA MEZAR TAŞI OLAN HORHOR TOPRAĞINA EKTİK ÇİÇEĞİMİZİ

Akşam Van’daydık. Umumî dersi dinledikten sonra sabırsızlıkla sabah olmasını isteyerek yattık. Erkenden kalkıp kahvaltıyı yapar yapmaz büyük bir heyecanla çıktık Van Kalesine. Üstadımın talebelerine ders verdiği Horhor Medresesine çıktık. Münâzarât’ta mezar taşım dediği Horhor toprağına ektik bahar çiçeğimizi. Adını oradan akan sudan almış bu medrese. Her ne kadar bu su şimdi azalmış olsa da… Üstadım buradan kaymış, ama düşmemiş. Oradan Tahir Paşa Konağına gittik, ama depremden dolayı tam bir harabeye dönmüştü. En azından Üstadın hatırasını yaşatmak için restore edilmesi gereken önemli bir yer burası. Sonra Üstadın vaaz verdiği Nurşin Camii’ne gittikten sonra çıktık Erek Dağına. Üstadın neden hep yüksek yerleri tercih ettiğini şimdi daha iyi anlıyorduk. Zihni açan, ferahlatan ve tefekkür etmek için en ideal yerlerdi buralar. Üstadın burada inzivaya çekildiği yere tırmanıp “Aziz Üstadım” ilâhisini gönülden söyledik. Oradan Bediüzzaman Camii’nde namazlarımızı kılıp eşsiz Van Gölü manzarasında meşhur Van kahvaltısının tadına baktık. Van’a gelip Akdamar Kilisesi’ne gitmemek olmazdı…

Ahmet Yaprak Ağabeyimiz Van’da bizimle çok ilgilendi. Allah ondan ve bize gezi boyunca yardımlarını eksik etmeyen bütün cemaat fertlerinden razı olsun. İnşaallah seneye başka Nur menzillerini ziyaret etmek duâsıyla…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*