Yurt dışında iken, vefat haberini aldım, çok üzüldüm Hurşid Hocama. Allah rahmet eylesin.
Gözüm, yaklaşık yarım asır öncesine daldı…
1970 senesinde, Risale-i Nurlar ile müşerref olduktan sonra, artık etrafımıza, eşimize, dostumuza, bu nurlu hakikatleri tanıtmak arzu ve iştiyakiyle, münasib şekilde muhatab oluyorduk.
İşte o senelerde, Ankara’daki, Aşağı eğlence mahallemizin camiine gitmeye başladım. İmam, müezzin işte bildiğimiz klasik hoca takımı..
Birgün baktım, camiimize 2. bir imam tayin edilmiş. Diğer hocalara benzemeyen, vakur ve Nur yüzlü bu imamla, kısa zamanda tanıştık. Evlerimiz de yakın olduğundan, camiiden eve gelip, giderken karşılaşıyor, sohbet ediyorduk. Mubarekliğinden dolayı, kızkardeşimi de, yaz tatilinde, kur’an öğrenmesi için ona yollamıştık. Ufak,ufak nurlardan bahsetmeye başladığım bu hocamız, bir gün baktım, böbrek rahatsızlığından dolayı ameliyat olmuş. Bunu duyunca, hemen ziyaretine, elime hastalar risalesini de alıp, gittim. Artık, devaları okudukça, hoca cuş-u huruşa gelip, coşuyordu. Yattığı yerden bir doğruluyor, “Allah-u Ekber! Bu nasıl hakikatler böyle? Ben hiç böyle şeyleri duymadım” diyor ve risaleyi ona verip, evinden ayrılıyoruz.
Ama ben ziyaret ve irtibatı kesmiyorum. Her gidişimde bir şey anlatıyorum. Soruyor, dilimin döndüğünce cevap veriyorum. Artık iyileştikten sonra, cemaatimize dahil oluyor. Ve ilk defa bizim mahalle sohbetlerine, bizim evde başlıyor ve sonra halka devam ederek genişliyor ve irtibat yapabildiğimiz ağabey ve kardeşlerimizle Etlik semtinin hizmet hareketi başlayıp, devam ediyor. Çocuklarını da, bizim birer kardeşimiz, yeğenimiz gibi gördüğümüzden, ailece de münasebetimiz başlıyor.
Hurşid hocamı, hocalar arası çekememezlikten dolayı, yakınımızda yeni açılan, Aksa camiine tayin ediyorlar. Tabii, hocamız burada müstakil kaldığından, çoğu zaman beraber hazırladığımız, Risale-i Nur kaynaklı hutbe ve devamında vaazlar ile cemaate hiç duymadıkları şeyleri anlatıyor.
Bir kaç defa Necati Yılmaz abimiz, bir iki defa da, rahmetli Osman Demirci hocamıza da, orada vaaz zemini hazırladık ve cemaat çok istifade etmişti.
Hemen hemen bir çok meselede yanıma gelir, istişare eder, cemaatî iftiraklarda, hep bizi takip ederek yanımızda olurdu şükür. Biz Ankara’dan ayrıldıktan sonra, beraber olduğumuz zamanlardan başka hâller de zuhur ediyor. Ama zaman zaman irtibat ediyorduk. En son, geçtiğimiz aylardaki bir Ankara ziyaretimde, yine yarım asırlık kadim arkadaşlarımla ziyaretine gidip, eski günleri yâd edip, sohbet edip, şakalaşmıştık.
Geçtiğimiz günlerde, yoğun bakıma kaldırıldığını duyup, oğlu Ali kardeşimizi arayıp, malûmat almıştık.
Yurt dışında bulunduğum bir sabah, ağabeyimden, Hurşid Dişbudak hocamızın vefat haberini alıp, üzüldüm.
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun hocamın… Hanımı Emine ablam ve çocukları; Ali, Makbule ve Huzeyfe kardeşlerimin, akrabalarının, cemaatimizin başları sağolsun.
Benzer konuda makaleler:
- Zor günlerin kahramanı; Hurşid Hoca
- Erol Önder Hoca
- Mehmed Akay Ağabeyi ziyaret etmek
- 12 Eylül denilince aklıma hep, “Kırkıncı Hoca” gelir
- Mehmet Sever Hoca
- Dershane-i seyyare
- Risâleler, bütün akıllara hitap ediyor
- Ömer Ali Balpetek kardeşim…
- Gazetemiz içtimâî ittifakımızı sağlıyor
- Ankara’da genç olamamak…
İnna lillâhi ve innâ ileyhi raciûn.
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Allah Allah! Bu ne güzel hatıralar böyle. Bu eski abimizin Nurculuk serüvenleri ne kadar güzelmiş böyle. Osman abimizi, Yeni Asya’da çoktandır göremeyip üzülüyordum. Şimdi burada görünce çok sevindim. Yeni Asya’da en çok ve severek okuduğum yazarımızda. Acaba burada yazmaya devam edecek mi OSMAN abi?