Mehdinin hilafet merkezine yakın mekanlarda zuhur edecek olması nakle ve akla uygun bir tanım şekli olur. Eski devirlerde ise, bir çok hadis yorumcusu İslamın hilafet merkezinin sürekli olarak Arabistan ve Ortadoğu bölgesinde devam edeceğini düşünerek, Mehdinin zuhur edeceği mekanı hep o bölgelere yakın yerler olarak yorumlamışlar. Bilhassa kıyametin büyük alametlerinin Mekke, Medine, Bağdat ve Şam üçgeni etrafında cereyan edeceğini zannetmişler.
Belli ki, kendilerince İslam devleti ve hilafet merkezi hep bu bölgelerde olacak ve kalacak düşüncesinden hareket etmişler. Yaşadıkları zamana göre bu yorum bir ölçüde doğru olsa da Osmanlı devletinin kurulması ve üç kıtaya hakim olması ve hilafet merkezinin İstanbul’a taşınması nedeniyle bu yorumlar bir ölçüde eksik kalmış ve yeni izahlara ihtiyaç zarureti ortaya çıkmıştır. İşte bu noktada Risale-i Nurda bu mühim hususa açıklık getirilerek şöyle bir izah ve yorum yapılmaktadır:
“Bir kısım hadîsler İslâmların ekseriyeti noktasında veya hükûmet-i İslâmiyenin veya merkez-i hilâfetin nokta-i nazarında vürud ettiği halde, umum ehl-i dünyaya şamil zannedilmiş ve bir cihette hususî bulunduğu halde, küllî ve âmm telâkki edilmiş. Meselâ rivayette vardır ki, “Bir zaman gelecek, Allah Allah diyen kalmayacak.” Yani, “Zikirhaneler kapanacak ve Türkçe ezan ve kàmet okunacak” demektir.” (Şualar, Beşinci Şua, s.711)
“Rivayetlerde, vukuat-ı Süfyaniye ve hâdisât-ı istikbaliye Şam’ın etrafında ve Arabistan’da tasvir edilmiş. Allahu a’lem, bunun bir te’vili şudur ki: Merkez-i hilâfet eski zamanda Irak’ta ve Şam’da ve Medine’de bulunduğundan, râvîler kendi içtihadlarıyla, daimî öyle kalacak gibi mânâ verip, merkez-i Hükûmet-i İslâmiye yakınlarında tasvir etmişler, Halep ve Şam demişler. Hadîsin mücmel haberlerini, kendi içtihadlarıyla tafsil etmişler.”(Şualar, Beşinci Şua, s.718)
Bu iki izahtan analaşılıyor ki Mehdi ve Süfyan gibi kıyamet alametleri, İslam devletinin hükumet merkezinde ve hilafetin başşehrinde zuhur edecektir. Son hilafet merkezini Osmanlı Devleti temsil ettiğine göre Mehdinin de, Osmanlı Devletinde, yani hilafet merkezinde zuhur edeceği açıktır. Hilafetin başşehri de İstanbul olduğuna göre Mehdi İstanbul ve çevresinden zuhur ederek görevine başlayacak demektir. Zaten İstanbul’un Mehdi tarafından zikir ve tespih ile, yani manevi cihat yöntemi ile tekrar fethedileceği, yine bazı rivayetlerde yer almaktadır.
Demek ki Mehdi İstanbul’daki hilafet merkezinde göreve başlayacak, hilafet merkezine yapılan maddi ve manevi hücumlara karşı mücadele edecek, küfrün ve zulmün taarruzlarına burada mukavemet edecek, dinsizlik akımlarını bu bölgede önlemeye çalışacak, Din-i Mübini tahrip etmek isteyenlerin önlerini bu bölgelerde kesecek, Deccal ve Süfyanın tahribatını yine bu muhitte faaliyet göstererek tamir etmeye çaba sarf edecektir.
Elbette ki, tüm bu iş ve faaliyetleri hikmet dairesinde, imtihan sırrına uygun olarak, büyük bir mücadele örneği göstererek, sünnet-i seniyye dairesi içinde ifa ederek, aynı Resul-u Ekremin(asm) Mekke döneminde olduğu gibi, kalplere iman ve İslamı yerleştirerek maddi ve manevi tahribatı önlemeye çalışacaktır.
Günümüzde bazı kesimler Mehdinin İstanbul ve civarında zuhur edeceğini kabul etmiyorlar. Hala Şam, Bağdat, Medine ve Mekke gibi bölgelerde zuhur edeceği zannını taşıyorlar. Halbuki geçtiğimiz asırda yaşanan mühim olay ve hadiselerin seyir tarzı bu düşünceyi tekzip ediyor. Zira şu son asra baktığımız zaman tüm hücum ve saldırıların İslamın Hilafet merkezi olan Osmanlıya karşı yapıldığı görülecektir. Gerek Avrupa’nın mimsiz medeniyete sahip ülkeleri, gerekse Rusya gibi İslamı yıkmak isteyen ülkelerin birinci ve en öncelikli hedefi hep Osmanlı ve İstanbul olmuştur.
Zamanında İslamın en azılı düşmanı olan İngiltere’nin Osmanlıyı yıkmak ve İstanbul’u ele geçirmek ve Hilafet sistemini ortadan kaldırmak için ne kadar büyük bir çaba sarf ettikleri tarihin yazdığı en acı gerçeklerdendir. Osmanlının yıkılmasında en etkili olan ise yine bu devlettir. Hilafetin kaldırılması karşılığında zındıkları, deccalleri, müstebitleri, Süfyanları bu milletin başına bela eden ve hala da günümüzde bu etkileri devam eden zındıka cereyanlarının en büyük destekçisi yine, ne yazık ki mezkur devlette yerleşik fesat şebekelerdir.
Bu nedenle şu yaşadığımız son asırdaki İslam dünyasının başına gelenlere baktığımızda, Mehdinin İstanbul ve çevresinde zuhur edip faaliyet göstereceği açık ve net bir şekilde anlaşılır. Akıl ve mantık bize bunu böyle söyler. Bu konuda hiç nakil olmasa bile asrın başında Osmanlı Devletinin başına gelenler ümmete bir yol göstericinin yine Osmanlı Devleti sınırları içinden zuhur edeceğini bize bildirir. Aksi bir durum hakikatlerin lisan-ı hal ile bize söylediklerine karşı bir inat ve tekzip manasını taşır. İşte bu mühim hakikate işaret olması açısından Üstad Bediüzzaman, “İmanı kurtarmak ve Kur’ân’a hizmet için, Mekke’de olsam da buraya gelmek lâzımdı. Çünkü en ziyade burada ihtiyaç var” diyerek, kıyamet alametlerinin zuhur edeceği yerlerin Osmanlı toprakları ve İstanbul olacağına işaret etmiştir.
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahhirrahmanirrahim
Bir iki kelime katmak isterim
Hadisde iki şehir geçer mekke ve medine, mekkede peygamberlik geldi medinede islam devleti kuruldu, hz mehdi dedesi gibi halifeliği başka şehirde alıcak rabbimden, hilafetide istanbuldan dünyaya nail olucak, evet zaman yaklaşdı bu seneyi çok dikkat edin, bu seneden sonra çok şeyler olucak, batılda da çok şeyler olacağı gibi manevi alemde de hareketlilikde olucak müritler hocalarından manevi alemden emir alıp yola çıkabilirler islam ordusu toparlancak inşallah, son savaş 3 gün sürecek olan o büyük savaş müslüman ve yahudi arasında kılıclı olan savaş çok yakın,
Teferruat yorumlara girmeye gerek yok, hadislerde ki işaretler, son hilafet merkezi olan İstanbul’u gösteriyor. Mehdi ve süfyanın bu merkez etrafında mücadele edeceğini gösteriyor. Hilafetin Deccal eliyle kaldırılacağı hadislerde var. Kimlik tesbiti için bu bile yeterlidir.