Siyasi değişimler ve Yeni Asya

Aslında her alanda müsbet ve yapıcı bir yol izleyen, tahribata karşı tamiri vazife bilen, hak ve hakikatın hatırını şahısların hatırlarına feda etmeyen gazetemizin siyasete bakışında da “yol göstericilik” vardır.

Demokrasi, hak, hukuk, adalet ve hürriyetler yolunda haklı ve tarihe mal olmuş mücahadesi mevcuttur.

Okuyucunun kafasını karıştıran bir çizgiye, bir söze, bir fotoğrafa geçit verilmemesine azamî dikkat ve hassasiyet gösterenler de yine okuyucu kitlesi içindedir.

Buna rağmen hâla “kafam karışık” diyen bir okuyucumuzun, Risaleler de dahil, her şeyi yeniden okuması gerekir. Ahirzaman Müceddidi’nin gösterdiği büyük ve nurlu caddede yürüyenlerin, dar ve çıkmaz sokaklara imrenmeleri anlaşılır şey değil.

İşte Münazarat, işte Sünuhat, işte Beyanat Ve Tenvirler… İşte içtimaî ve siyasî hayatımıza ışık tutan lahika mektupları ve buna mümasil nakledilen hatıralar.

Üç devir yaşamış Bediüzzaman’ın nurlu hayatından çizgiler, “duruş” örnekleri..

Bütün bunlar ortada dururken, yeni siyasî gelişmeler karşısında rotamı şaşırıyorsam, gerçekleri “net” göremiyorsam, kafa antenlerimde “ayarsızlık” var demektir. Fikir ve zihin antenlerimi Risale-i Nur uydularına göre yeniden ayarlamalıyım.

Nur talebelerinin Demokrat Parti’ye ve devamına yekvücut destek verdiği dönemleri bilenler bilir. Demokrat Parti’nin, Nurcuları “nokta-i istinat” yaptığı dönemleri de…

Ve bir döneme girilmiş ki, partilerin kendi aralarında ittifak kurmaları kaçınılmaz olmuştur. Bir zamanlar, seçimden sonra hükümet kurabilmek için koalisyonlar yapılırdı. Şimdilerde ise, baraja takılmadan meclise girebilmek için ittifaklar yapılıyor.

Şimdilik Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı siyaset sahnesinde boy gösteriyor. Nurcuları “nokta-i istinad” yapma istidadında olan ve bu vesileyle Yeni Asya’nın da destek verdiği DP, Millet İttifakı içinde yer almaktadır.

Nur Risaleleriyle aydınlanmış bir bakışta, din ve vicdan hürriyetinin kapsamı sadece Müslümanlıkla sınırlı değildir. Hangi inanç ve fikre sahip olursa olsun, fikriyatını; hem kendisine hem de topluma zarar verecek eyleme dönüştürmediği sürece her fert, inanç ve fikrini serbestçe ifade edebilmeli.

Hem siyasi değişimler nedeniyle, dininden korkanın, dinden hissesinin örümcek ağı kadar zayıf olduğunu da bilenlerdeniz. Bırakınız şu hükümet gitti, bu hükümet geldi diye dinî endişeye kapılmayı; rejimin karşısında bile Nur Müellifi, hiç kimsenin burnunu kanatmayacak sağlam ve isabetli bir duruş sergilemiştir.

“Rejimi reddetmek ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var, ve ne de düşünüyoruz, ve ne de Risale-i Nur izin veriyor. Fakat; biz kabul etmiyoruz, amel etmiyoruz, istemiyoruz. Red başka, kabul etmemek başkadır, amel etmemek daha başkadır.”1

Din adına partileşme, sonra o partinin iktidara gelmesiyle dine hizmet etme gibi bir siyasî düşüncenin, Risale-i Nur müellifinin dünyasında yeri yoktur. Hiç bir zaman da olmamıştır.

Ta 1924’lerde kısmen dinî motifler taşıyan TCF’ye (Terakkiperver Cumhuriyetçi Fırka) ve din-eksenli tüm siyasî parti oluşumlarına karşı mesafeli durması bunun bir yansımasıdır. Bediüzzaman bu içtimaî ve siyasî tavrını Selef-i Salihin’den devralmıştır.

Hilafet’in saltanat’a dönüştüğü sıralarda Hz. Hasan’dan başlayarak selef-i sâlihîn kanalıyla sonraki çağlara intikal eden yaklaşımın devamı hükmündeki bu tavır, aradaki nüansa rağmen, Eski Said’in de tavrıdır.

Yeni Said, Hutbe-i Şâmiye’nin Türkçe neşrine düştüğü bir notta, ‘Eski Said’in siyasetle alâkadar olduğunu’ ifade etmekle beraber, bunun ‘siyaseti dine âlet ve hizmetkâr’ kılmaya yönelik bir alâkadarlık olduğunu bildirmektedir. Yoksa, Eski Said de, siyaseti asıl sayan bir tavırdan uzaktır.

Hutbe-i Şamiye’ye giren şu sözlerinden bu durum net anlaşılıyor:

“Sakın zannetmeyiniz ki, o, dini siyasete âlet veya vesile yapmak mesleğinde gitmiş. Hâşâ; belki o bütün kuvvetiyle siyaseti dine âlet ediyormuş. Ve derdi ki: ‘Dinin bir hakikatını bin siyasete tercih ederim.’(…) İslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara âlet ve tâbi olamaz. Ve âlet yapmak İslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir.”2

Dipnotlar:

1-Kastamonu Lâhikası, s.202
2-Hutbe-i Şâmiye, s.40-41, dipnot

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*