Askerî muhasaradan arınmış TBMM’yi ziyaret etmek

Geçtiğimiz yılın son haftasında, yine Ankara’ya müteveccihen yola koyulmuştuk. Yolda giderken Ankara’da bulunan çocuklarla haberleşiyorduk. Kızlarımın İstanbul’da bulunan arkadaşları avukat Gül Abacı kızımız bizde misafirdi. Demiş ki, “Osman amca bizi Meclis’e götürse ne iyi olur”. TBMM binasını şimdiye kadar hiç görmeyen bu misafir kızımızın arzusunu yerine getirmeliydik tabiî.
Sağolsunlar meclise girme işinde müracaat edeceğimiz çok arkadaşımız vardı, ama bunlardan 19. Dönem Hatay milletvekilliği ve Millî Eğitim Komisyon Başkanlığını da yapan, kırk küsur senedir dost ağabeyimiz Nureddin Tokdemir’in yeri daha başkaydı tabi. Ona telefon açıp durumu söylediğimde “Hay hay, sizin misafiriniz, benim de misafirim” dedi. Ertesi gün için anlaştık. “Hem çocuklara meclisi gezdirir, hem de onlara bir meclis yemeği yediririz” dedi. Centilmen ağabeyimiz, bizi mesrur etti, Allah razı olsun. Çocuklara tekrar telefon açıp söylediğimde, çok sevindiler. Biz de tabiî yolda TBMM ile alâkalı düşünceye daldık, bizi en çok sevindiren şey de, bu ziyaretimizin askerî muhasaranın meclisten kaldırılmasından sonraki yapacağımız ilk ziyaret olmasıydı.

Aslında meclise kaç defa girip çıkmışızdır Allah bilir. Daha ilkokul sıralarındayken, önce Ulus’taki eski (ikinci) meclise öğretmenlerimizle gittiğimiz ânı hatırladım. Daha sonra yine ilkokulda iken, o ilk ziyaretimizden birkaç sene sonra açılan yeni TBMM (üçüncü meclis) binasını ziyaret edişimiz gözümün önünde canlandı. Ankara’da yaşamanın hususiyetleriydi bunlar. Bu arada, bu meclislerin bazılarınca yanlış sınıflandırıldığını hatırlatalım: Çoğu kimse, “eski meclis-yeni meclis” diye hep iki meclis olduğunu zanneder. Bir Ulus semtindeki eski meclis, bir de bakanlıklarda bulunan yeni meclis olarak anlaşılır. Halbuki Cumhuriyet’in ilân edildiği ve Üstad Bediüzzaman’ın da konuşma yaptığı 1. Meclis Ulus’ta, eski meclis binasının biraz üzerindeki şimdi müze olan daha küçük olan binadır. Bu Meclis, 1924’e kadar faaliyet göstermiştir. 2. Meclis ise, 1924’ten 6 Ocak 1961 tarihine kadar faaliyet gösteren “eski meclis” diye bilinen binadır. (İlk hain ihtilâl olan 1960 hareketi o binadaki Meclis’e yapılmıştır.) Şu andaki, yani 3. Meclis de, 6.1.1961 tarihinde açılmış ve hâlâ devam etmektedir.

İşte bu meclis binasına, dediğimiz gibi sayısız olarak girip çıkmışızdır. Ama 2. Meclis’e gitmek bir defa, çocukken nasip olmuştu. Nureddin Ağabey ile sözleştiğimiz gibi, Çankaya kapısında buluştuk. Onun mihmandarlığı ile Meclis’e girdik. Tabi Meclis’i ilk defa gören misafir kızımız, her tarafı inceleyerek bakıyordu. Nureddin Ağabey, “Önce yemek yiyelim” diye meclis lokantasına götürdü bizi. Orada başlayan ziyaret, artık hemen hemen her tarafı gezmek sûretinde devam etti. Onun komisyon başkanlığı yapmasından dolayı görevliler “Başkanım” diye hitap edip, hüsn-ü muâmele gösteriyorlardı. Ve o gün genel kurul toplantısı olmamasına rağmen, genel kurul salonunu açtırıp, kızlara bilgi verip anlattı. TBMM kütüphanesini ziyaret edişimizde, gazete okuma salonunda Yeni Asya’yı görünce kızlarımızın “Aaa bizim gazete” demeleri çok hoştu. Gazeteyi elime verip, TBMM’nin eski başkanlarının resimlerinin olduğu duvarın önünde bir resmimizi çektiler.

Nureddin Ağabey oradan kütüphaneye götürdü ve bir sürpriz yaptı. Oradaki vazifeliden, İlk Meclis’te Üstad Bediüzzaman’a hoşamedî yapıldığına dair olan TBMM Zabıt Ceridesinin birer sûretini çıkartmasını rica edip bize verdi. Ziyâretin sonuna doğru bahçeye çıktığımızda, daha önceden meclisi tarassut altında tutan askerlerin olmadığı kapının resmini çektik. Bahçedeki askerî kışla da boşaltılmıştı.

O arada Nureddin Ağabeye bir şey işaret ettim: “Ağabey, bu meclis 1960 İhtilâlinden sonra açıldığı için, etrafı hep askerî binalarla çevrilmiş. Bak şu aşağıda Genelkurmay Başkanlığı, yanında Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı, az yukarıda Dikmen yolunda da Harp okulu var. Hani şu, 60 İhtilâlinde subay dahi olmayan talebelerin, Cumhurbaşkanının yakasına yapışıp, küstahça ve terbiyesizce hakarette bulundukları harp okulu. (Onların çoğu da, daha sonraki ihtilâlleri yapan, teşebbüs eden subaylardır) Yahu ne kadar enteresan değil mi? Belki dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey, meclislerinin askerî tarassut altında tutulduğu bir yer yoktur” dedim. O da zaten bu meselelere gayet iyi muttalî olduğundan, karşılıklı olarak bu görüşlerde birleştik.

Ve TBMM’yi, ilk defa askerî tarassuttan sıyrılmış olarak, bir defa daha ziyaret etmiş olduk.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*