Bahar bayramı…

Image
Bediüzzaman Hazretleri “Herkes ayinesinin müşehedatına tâbidir” diyor. Yani herkes aynasındaki görüntüye göre davranır. Elbette ki baharımızın başkalarının baharından farklılıkları olacaktır.

Teennî ile gelen bu baharımızın çiçeklerini henüz karlar kapatmadığından, geçen bahara nisbeten mutlu olduğumuzu duymuşsunuzdur.

Avrupa bu sene teennî, dikkat ve hikmetle yürümeye, “baharına” ayak uydurmaya çalışıyor. Baharın vürûduyla nasıl ki, çiçekler hemencecik budaklardan başlarını uzatmıyorlarsa, Avrupalı ehl-i mektep ve ehl-i kitap “derinlerdeki müsbet değişim” işaretlerine rağmen itidal ve sessizliklerini koruyorlar. Semavî dinlere düşman “hakim cereyanın” panik içinde başta Katolik kilisesi olmak üzere, ehl-i kitap ve ehl-i mektebin mahfillerine yaptıkları ataklar, Elhamdulillah hedefe ulaşmadığı gibi, o cephelerdeki mücahitlerin yanlışlarını düzeltmelerine ve eksikliklerini gidermelerine vesile olacaktır İnşaallah. Kahraman Mixa, geleneksel Hıristiyanlığın yanlışlarından dolayı “taş yağmuruna” tutulurken, itidalini kaybetmeksizin “insanlığın asıl çerçevesini” müdafaaya devam ediyor.

Deccaliyetin yalancı baharlarının mahiyeti ortaya çıkınca, Kırgızistan halkı da Ukrayna’yı takip etti. Maalesef zalimler, Kiev’de başaramadıklarını Bişkek’te icra ettiler, aralarında masumların da bulunduğu epey kan döküldü.

11 Eylülcülerin “para, rüşvet ve halkı iğfali” ile devrimlere girişen kanadın üst üste uğradığı mağlûbiyet, insaniyet için de bahar bayramının ilk belirtileri olsa gerek. Gönül arzu ediyor ki; Avrupa’da neocon ve neoliberalleri temsil eden Sarkozy, Berlusconi ve Merkel ekiplerinin süresi dolmuş olsun. Zira, bir taraftan sivil toplum örgütlerini, diğer tarafta devletin eğitim ve sosyal kurumlarını kullanarak, bu “gizli kızıllar” Avrupa’daki insanî değerleri fevkalâde tahrip ediyorlar. “Materyalist ahlâkı” esas alan bu ekip, komünizm icraatını “kapitalizm formatı” içinde Avrupa halklarına yaşattırıyorlar. Turuncu devrimin geri çekilmesi, Avrupa’daki “modern bolşevikleri” de gerilettirecektir diye düşünüyoruz.

Biliyorsunuz ki, Avrupa “hikmet diyarı”dır aynı zamanda. Daracık alanlara planlı ve çok itinalı kurulmuş şehirlerin en güzel köşeleri rengârenk çiçeklerle ve dünyanın en güzel çiçekli ağaçlarıyla süslenmiş parklardır. Mart ayının ortalarından Mayıs sonlarına kadar gözleri, kalpleri ve gönülleri mütemadiyen mest eden “çiçekli bitki ve ağaçların” bu uzun resmi geçidine bir başka dünya ülkesinde rastlanır mı acaba? Zannetmiyorum. Zira bu ülkedeki şehircilik ve çevre; dakik plan, ince düşünce ve global bakışlara dayanıyor. Dediğimiz gibi: Hikmet diyarı…

Mevsim bir sayılsa da, baharın ayları diyarlara göre isim kazanıyor. Akdeniz kıyılarında Şubat sonlarında başlayan bahar, Nisan’ın ortalarına varamıyor. Kuzeye yükseldikçe Mayıs’ı da kucaklıyorsunuz. 1 Mayıs’ın dünyaya bahar bayramı olarak dikte edilmesi, kültürel emperyalizmin bir neticesi olamaz mı? Sydney ve Melbourne 1 Mayıs’ı nasıl kutlasınlar ki… Çiçekleri Ekim’de başlayıp Kasım’da yaprağa duran bu tabiatın bayramı da ayrı olmalı değil mi?

Baharın Müslümanlar için daha farklı bir mânâsı var. Güzeller güzelinin “Amine´nin” budağından çiçek açtığı mevsimdir bahar. Ve ismi de Rebi’dir. Rebi’i Araplar bütün güzel mevsimler için kullanırlar. Nisan, ma-i Nisan, dördüncü ve “ilk bahar…” Denilebilir ki; kuzey yarımküredeki Müslümanların baharı Nisan’da gizlenmiş. Tabiat hayatın akışını sağlayan “baran-ı rebi´” gibi. Siz basitçe “Nisan yağmurları” da diyebilirsiniz. Baharın coğrafya ile ve o coğrafyada mukim insanlarla irtibatı cihetinden diyoruz ki, her millet kendi bahar bayramını kendisi seçsin. Gününü, merasimini ve muhtevasını… İster “Rebi´” desinler, ister “Nevruz” desinler, isterlerse “Frühjahr…” İnsanlığın vahşet, kölelik, esaret ve ücretliler dönemlerinden sonra, hakikî “hürriyet” devrine girdiği bir zamanda, “1 Mayıs bahar bayramını” deliler gömleği gibi bütün dünyaya giydirmenin akıl ve mantıkla ilgisi olmasa gerek.

1 Mayıs’ın anavatanı Avrupa’nın kuzeyleridir. Biz de aynı coğrafyadaki güneşe el salladığımızdan, 1 Mayıs’ı bayram olarak kabul ediyoruz, ancak Avrupa’nın dinsiz ve sefih kısmının anladığı mânâda değil. Bu mevsimdeki inkılâbı, “maddî ve manevî bir teceddüt” kabul ederek, fıtratın Sahibine bu mevsimde daha çok yöneliyoruz. Bayramı; tefekkür, tezekkür, teşekkür ve temâşâ duygularını felç edip devre dışı bırakarak kutlamıyoruz. Her çiçeğe, böceğe, kelebeğe, sineğe, ağaç ve kuşa ap ayrı bir mânâ yükleyerek, kendimizle birlikte onları da tebrik ederek bahar bayramlarını kutluyoruz.

Türkiye için 1 Mayıs’ın azıcık geç olduğunu düşünüyoruz. Datça’da, Anamur’da, Samandağı ve Iğdır’da 1 Mayıs tatilini kutlayan çocukların dut ağaçlarının tepesine çıktığını gördüğünüzde, siz de 1 Mayıs’ın bahar bayramı olarak bize uygun olmadığını kabul edeceksiniz.

Fakat herşeye rağmen baharımızdan çok memnunuz. Onun sinesine sakladığı güzel mevsimleri ve meyvedar zamanları dört gözle bekliyoruz. Haşrin en büyük ispatı veya provası olan baharla birlikte, hakikî İsevîlerin, ehl-i Kur’ân ve ehl-i mekteple ittifak ederek “şimal kuvvetlerini” püskürttüğünü, bir bahar müjdesi olarak siz sevgili okuyucularımıza arz ediyoruz.

Daha nice baharlara, İnşaallah…

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*