Ha Somali korsanları, ha İsrail korsanları!

Image

Dün sabah kalktığımda haber verdiler alçak saldırıyı. TV’yi açtığımda, ilk bilgilere ulaşınca gördüklerime şaşırdım ve ağzımdan “Ha Somali korsanları, ha İsrail korsanları” cümlesi döküldü. Aslında Somali korsanları, o devleti ve milleti tamamen bağlamayan çapulcu bazı zavallılardan meydana geliyor. Ama, ya İsrailli korsanlar? Onlar, devlet olarak, millet olarak; alçak, hain, nankördürler.

Kendi peygamberlerine yapmadıkları kalmayan bu hainler, zulüm altında inleyen atalarına merhamet edip, alıp getirip Selânik’e yerleştiren Osmanlı’ya en büyük ihaneti yapmadı mı? Her türlü fitnenin kaynağı olan Selanik Yahudileri ile koca Osmanlı’nın yıkılması sağlanmadı mı?

Hadisenin seyrine bakıp, İsraillilerin söylediğini duyunca, babamızın bize çocukken sık sık anlattığı Yahudi taktiği olduğunu anlıyoruz tabi. Hani Yahudi adamı dövüyormuş, etraftan görenler olunca ağlamaya başlıyor ve avazı çıktığı kadar da bağırıyormuş “Ne vuruyorsun be!” diye. Aynı taktik hiç değişmemiş. Sen tut, her türlü nizam ve usûle aykırı olarak uluslar arası sulardaki sivil ve savunmasız insanların bulunduğu gemiye silâhla saldırıda bulun, masum insanları öldür, yarala. Can havliyle oradakilerin de, ellerine geçirdikleri bir-iki sopayla karşılık vermelerini dünya kamuoyuna “Onlar bize saldırdı da, biz ondan hücum ettik” de.

Diğer taraftan, o gemilerin o şekilde sevk edilmesinin de yanlışlığı malûm. İsrail tehdit ediyor “Gelirsen vururum” diye, sen de elini kolunu sallayarak o gemileri, masum insanları yolluyorsun. Halbuki uluslar arası alınacak tedbir neyse onu alarak yollamak lâzımdı o gemileri. Nasıl Somalili korsanların—ki açıkça ortada her zaman görünmemesine rağmen— tedbir olarak birkaç kruvazör yolluyorsun. Niye burada aynı şeyi yapmıyorsun ki?

Alçaklığın ve hainliğin her türlüsünü işleyen tescilli katil İsrail, bunların hesabını verecektir elbette. Çok korktukları ölüm, bugün veya yarın başlarına gelince anlayacaklardır zulmün cezasının nasıl verildiğini. Hani sık sık tekrarlanır ya “İsrail 1967 öncesi sınırlarına çekilmedikçe huzur gelmez” diye, ben de diyorum ki, aslında tarih boyunca zillet içinde yaşamaya alışmış olan Yahudilerin, geçmiş peygamberlerinin hürmetine şimdilik muvaffak olmuş gibi gözüktükleri o işgal edilmiş topraklardan, 1948 öncesine dönmesiyle ancak, huzur gelir, barış gelir.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

3 Yorum

  1. “biz her gün hizmet derecesinde,maisette kolaylik,kalbde ferahlik,sikintilara genislik hissediyoruz,görüyoruz.elbette bu dehsetli yeni belalara,musibetlere karsi da,yine Risale-i Nur´un hizmetiyle mukabele etmemiz lazimdir”…Kastamonu Lahikasi.

  2. seytanin huzurdan kovulmasi,bizde bulunan huzura girmeye vasita olan aynalarin(akil,kalp v.s.)seytanda olmadigi anlamina geliyor olsa gerek.yahudi milleti icin de ayni sey söylenebilir.ayet,onlarin sadece bozgunculuga,zulme,fesada kosacagini belirtirken-ki,bu da onlarin yecuc ve mecucun ta kendileri oldugunu gösterir-bazi yazarlarin onlari insafa davet etmesi izzet-i imaniye ve islamiye´nin haysiyetine yakismaz.bu noktada yapilmasi gereken tek sey,bütün dünya milletlerinin israille olan tüm iliskilerini kesmesidir.cünkü izzeti ve serefi olmayani adam yerine koymak onu daha da azdirir…

  3. Uzun zamandır girmrdiğim bu siteye bu gün girip bakmak istedim halimiz nedir diye ;halimiz dedim bende sizlerden biriyim başta insanız sonra müslümanız sonra risale-i nur gibi bir hakikatle kalplerimiz birbirine bağlanmış bağlanmakla kalmamış bu bağlılıkla birer vazife bizlere tevdi edilmekle meslektaş olmuşuz ,tabiki asıl söylemek istediklerimin bunlar olmadığını birazdan istemediğim halde eleştiri olarak algılayacağınız bir şeyler yazacağımın farkında olmuşsunuzdur.Bu satırları yazmadan önce ikindi namazını istanbulda bir mescitte eda etmeyi rabbim nasb etti daha sonra iş yerime gelip risale-i nuru açıp baktım üstadımız şöyle diyordu ” her dediğiniz doğru olacak ama her doğruyu her yerde söylemeyin manasında bizlere nasihat ediyordu” bende diyorumki bizim gibi muhabbet fedaisi olmak zorunda olan insanların herkesin görebileceği bir pencereden velev ki doğru bile olsa bir toplum hakkında bir şeyler yazmak hatta bu yazıları yazacak bir sürü siyasetçi yada safdil müslüman varken biz hala neden bu işlerle uğraşmayı lisan-ı halimizle bir meziyet olarak gösteririz ,bunları anlamakta güçlük çektiğim için yazmıyorum sizin gibi bu davanın sahibi olarak kendini gören bir acizin yokmu büyük meselelerle uğraşan adını taşıyan bir feryad olarak sizlere sesleniyorum .Bırakın artık Risale-i nurun ismini kullanarak açtığınız pencerelerden bizlere yakışmayan makaleleri yayınlamayı burda sadece iman bahislerinden bahsedinde bir gün biri muhtaç olduğunda sadece burda imandan bahsediliyo bunlar Allah rızası için bunu yapıyo desin ve imanını kurtarmaya sizleri vesile kabul etsin bu pencerenizle bir kişinin imanını kurtarmaya vesile olsanız ve bunu biliyosunuz …..devamı sizde

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*