Kur’ân okumayı bilmeyen var mı?

Evet, meselâ ben. 20-21 yaşıma kadar bilmiyordum maalesef. Bir girizgâh yapıp, anlatacağım inşâallah.
Malûmunuz, içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayı, aynı zamanda, Kur’ân-ı Kerîm’in nûzul ayıdır da… Dünyevî ve uhrevî saadetlerimizin menbaı, kaynağı Kur’ânımız, bizim her şeyimizdir. Onu öğrenmek, her Müslüman için bir vecibedir. Farz-ı ayn olmasa da, okumasını öğrenmek çok mühimdir. Ondan dolayı, bütün Müslümanlar, çocuklarına, Kur’ân okumayı öğretir veya öğrenmesini sağlar.

Bununla alâkalı, hem âyetler, hem de bir çok hadis-i şerif vardır. Bazı sûre ve âyetlerin, belli vakit ve işler (hastalık, sıkıntı vs. gibi) için okunmasının da fazileti bildirilmektedir.

Ecdadımız, bu bakımdan çocuklarına istisnasız, Kur’ân okumasını öğrettirirken, cumhuriyetten sonraki ceberrut idarenin Kur’ân’a tasallutu yüzünden, bu iş bayağı zora girmiş. Hatta, Kur’ân okumak, öğrenmek, öğretmek bile, jandarma tasallutuyla yasaklanmıştı. Kur’ân okumayı öğretirken yakalanan bir kaç kişinin de idam edildiğini duymuştuk.

Ama çok kimsenin, korkudan sesinin çıkmadığı o günlerde, asrın Kur’ân dellâlı Said Nursî Hazretleri’nin ön-ayak olması; şeddatlarla, süfyanlarla, deccallerle mücahede ve mücadele etmesi neticesinde, yine diğer bazı âlim zatların da gayretiyle, milletimiz yine, evlâdlarına Kur’ân öğretmeye, hocaya yollamaya başlamışlardır.

Bu girizgâhtan sonra, tekrar yazının başındaki cümlelere gelecek olursak: Evet, ben, beş kardeşin ikincisiyim. Rahmetli babam, diğer kardeşlerimi hoca, v.s. yoluyla Kur’ân öğrenmeye yollarken, bir tek beni yollamamıştı. Tabiî, 16-17 yaş civarındayken de, Cenab-ı Hakk’ın nasib etmesiyle, ailemizde Risale-i Nurlar’la müşerref olmak bize nasib olmuştu. Ondan sonra da, içimde hep, Kur’ân okuma sevdası baş göstermişti. İlerleyen senelerde, artık biz de, tebliğ vazifesi îcabı, tanıdık, bildik veya meydana gelen vesileler münasebetiyle, insanlara Risaleleri okumaya başladık, tabiî Kur’ân okumayı bilmeden… Okurken, âyet veya hadislere geldiğimde, hiç okumadan, abilerin âyetlerin birazını okuyup, geri kalan kısmında “ilâ ahir…” demeleri gibi, “ilâ ahir…” diyerek geçiştirmeye çalışıyordum. Ama hiç okumadan öyle demek de pek münasib düşmüyordu.

İçimdeki uhde hiç bitmemişti. Kur’ân okumayı öğrenmek istiyordum. Fakat, yaşım da ilerlediğinden, öğrenmek biraz zor geliyordu. Ama o yüce Rabbim, kul ihlâsla istedikten sonra yardım ediyordu.

1974 senesinde, 20-21 yaş içindeyken, Said Özdemir Ağabeyin İhlâs Kitabevi’nde bir sene çalışma vaziyetim tezahür etti.

Orada işe başlar başlamaz, kendi kendime ahdettim. Boş zamanlarımda Kur’ân öğrenmeliydim.

Ve şükürler olsun, elime bir Kur’ân rehberi aldım, hem yazarak, hem okuyarak, çok mükemmel ve tam tecvid kaidesine münasib olmasa da, bir ay sonra, kendim hocam olup, Allah’ın izniyle Kur’ân okumayı öğrendim. Sevinçten havaya uçuyordum.

Gözlerime inanamıyordum, bir hayalim gerçek olmuştu şükür. Daha sonraları, kendimi idare edecek kadar basit tecvid de öğrenerek, artık Kur’ân-ı Kerîm’i okumaya başlamıştım. İlk zamanlarda bir cüzü, üç saatte okurken, şimdilerde elhamdulillah, 50 dakikada filan okuyabiliyorum.

Evet, başlıkta “Kur’ân okumayı bilmeyen var mı?” diye sorduk ve meşhud misal olarak da kendimi gösterip, nasıl öğrendiğimizi anlattık. Ve bu benim Kur’ân okuma serencamımı da, Kur’ân okumayı bilmeyenlere bir misal olarak verdim.

Yani, bir ismi de “Kur’ân ayı” olan bu mübarek Ramazan günlerinde okumayı bilmeyenler, hele de evde kalmanın daha çok olduğu vakitlerde, ihlâsla gayret etseler öğrenirler. Yeter ki “ihlâs, azim, gayret ve devam” olsun… Sonra, bu zamanda, hem teknolojik imkânlar, (bilgisayar v.s.) hem de artık her camide, her yaş ve kesime hitab edici kurslar var. O şekillerde, daha kolay öğrenilir. Yeter ki, azim ve gayret gösterelim. Dünyevî bir çok şeye, lüzumsuz TV seyretmeye saatlerimizi veriyoruz. Kur’ân öğrenmek için bir saat vaktimizi ayırmak zor gelmese gerek.

Kur’ân ile alâkalı bir iki şey daha söyleyeyim:

Kur’ân’ı hatmettikten sonra, tekrar Fatiha Sûresi’ni ve Bakara Sûresi’nin ilk âyetlerini okuyoruz. Bunun hikmeti neymiş biliyor musunuz?

Kur’ân’ın son sûresi olan Nâs okunduktan sonra, şeytan “Tamam bitti, daha ne zaman sonra okur, kim bilir?” diye sevinirmiş. İşte, onun rağmına “Ey şeytan! Sana inad, tekrar okumaya başladım” diye yeniden Fatiha ile başlanıyormuş.

Kur’ân okuyanların dikkatini çekiyordur. Kur’ân’ın bir çok mu’cizesinden biri de, kendisini yanlış okutmamasıdır. Bir yanlış okuyun, içinize sinmiyor ve tekrar dönüp doğrusunu okuyorsunuz.

Bir de, Kur’ân, okuyanlar için, kabirde yoldaş oluyor. Ne ile meşgul olursak, o şekilde ahirete göçeriz inşâallah. Nitekim, geçen ay, Bediüzzaman Hazretleri’nin son şahitlerinden, Nazillili, Hafız Mehmed Ali Şeflek Ağabeyimizin, Kur’ân okurken vefat etmesi gibi… Allah rahmet eylesin.

Dünya fani, ölüm çok yakındır. Onun için, ahirette bizi kurtaracak eserlere sahip olmalıyız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*