İsm-i Hafîz’in tecellisine mazhar olmak…

23 Şubat tarihinde geçirdiğimiz trafik kazasından sonra yazdığımız ilk yazı olan “Ambulansın siren sesi” yazımıza (Yeni Asya internet sitesindeki) muhtemelen Almanya’da yaşadığını zannettiğim Sezai Mumcu kardeşimiz çok değişik ve güzel bir yorum yazmış. Demiş ki orada kardeşimiz ”Direk, ağaç ve duvara arabayla çarpmak, genellikle esneme payı olmadığından, çok elim neticelerle sonuçlanır. Kırıksız, çıkıksız kurtulmak pek nadirdir! Sizin siyanet melekleriniz (Rabbimizin müsaadesiyle iş gören hafeze meleklerini kastetmiş) gerçekten büyük is becermiş. Hizmet erbabına genellikle, ‘ellerinize ayaklarınıza sağlık’ diye çokça dua ediliyor. Allah bu halis duaları kabul etmiş zahir.

Allah sizi ve hizmetinize vesile olan her şeyinizi kazadan, beladan ve nazardan korusun….”

Sağ olsun, Allah razı olsun, o ve onun gibi bizlere dua eden kardeşlerimizden. Bunu okuyunca gerçekten hislendim ve bu yazıyı yazmaya vesile oldu. Cenab-ı Hakk’ın büyük ihtimalle ölümle neticelenebilecek öyle bir haletten bizi “Hafîz” isminin tecellisi neticesinde muhafaza ettiğini her an ikrar edip, şöyle bir sergüzeşt-i hayatımıza göz gezdirip, onun Hafîz isminin tecellisine mazhar olduğumuz diğer halleri hatırlamaya çalıştık.

Bundan elli küsûr sene önce, Ankara’da meydana gelen ve yüzlerce insanın öldüğü sel afetinin olduğu yerde, biz de o Hatip Çayının aktığı kanalın etrafında oynarken, hadiseye önceden muttali olan rahmetli anneannem, sür’atle bizi oradan “Yavrularım!” diye  çekip kaçırmasının hemen birkaç saniye sonrasında kopan sel fırtınasından muhafaza etmişti Rabbimiz.

Yine 8-9 yaşında bir çocukken, şehir merkezinden eski mahallemizdeki evimize doğru geniş olan bir kaldırımdan yürüyerek gidiyordum. Yanımdan hızla rüzgâr gibi bir şey yanımdan tam beni yalayarak geçti. Bir baktım ki kocaman bir kamyon tekeri. Kamyon aks kesmiş ve tekeri olduğu gibi koparak fırlamış ve o hızla yanımdan geçip gitmiş. Belki birkaç santim daha yaklaşsa bize çarpacak ve ölüme sebeb olacaktı. Koruyan Allah koruyor işte. Hafîzen Allah!

Yine o yıllarda  Ankara Ulus meydanında gezerken ve hiç unutamadığımız hadiselerden biri olan iki uçağın (zannedersem Türk ve Lübnan uçaklarıydı) gökyüzündeki çarpışması neticesi yere düşen parçalar, insan cesetleri, kopan kol ve bacakların dehşet verici görüntüleri arasında, yine Rabbimizin Hafîz isminin tecellisine mazhar olmuştuk.

Anarşinin dorukta olduğu ’70 li yıllarda, şimdiki Gazi Üniversitesi Makine Mühendisliği Fakültesinde okurken (o zaman tabiî elhamdulillah nur talebesiyiz), tam ders esnasında bir bomba patlayıp, patırtı-gürültü, bağrışıp-çağrışarak herkes bir tarafa doğru kaçarken, (hadisenin tarafları birbiriyle arbede yapıyordu) biz de arkadaşlarımızla uzun koridordan kaçmaya çalışıyorduk. Birden kulağımın hemen yanından bir rüzgâr esintisi hissettim. Meğer tabanca ile ateş etmişler, kurşun da bizim kulağımızın dibinden geçmiş. Bir-iki santim daha yaklaşsa, ölüme sebep olacak. Hafîzen Allah!

Buna mümâsil hatırladığımız-hatırlamadığımız bir çok hadise var. Hayatımıza hatime verecek şekilde bir çok hadise yaşadık. Zelzele, v.s gibi tabîi afetlere mazhar olduk. Şu son trafik kazamızdan önce de üç adet trafik kazasından bizi masûn eden Rabbimize sayısız hamd ü senalar olsun! “Hizmete devam “müsaadesine tâbi olarak da, ömrümüzün kalan kısmını hizmette geçirmeyi nasip etsin İnşaallah!  Bu şekildeki görünür ve görünmez kaza, belâ, afâtlar ile, manevî sahadaki insî -cinnî şeytanlar ile, nefsin desisesinden de hepimizi muhafaza etsin Rabbimiz inşaallah!

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Osman abi yine duygulamdırdım bizi. allah korumuş seni ve bundan sonrada korusun. sana ihtiyacımız var. hizmetlere ve o güzel yazılara devam inşallah abi.hemde hergün yazarak tamam mı? bak ömrünün geriye kalan zekatıdır bunlar ha.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*