Uzlaşmak

Bediüzzaman’ın İstanbul’dan Ankara’ya gelişinde, Birinci Millet Meclisinde “hoşamedi” ile karşılanması, 9 Kasım 1922 Perşembe gününe tekabül eder.

O zaman, umumî manzarayı yakından gören, tehlikeyi sezen ve gidişatı fark eden Bediüzzaman, Ankara’da bulunduğu süre içinde Kur’ân namına çalışmalarda bulundu, her vesileyle hakikatı beyan etti. “Bu inkılâb-ı azimin temel taşları sağlam gerek” diyerek, hâkim kadroyu ve başındakini uyardı. Ama ona kulak verilmediği gibi, “uzlaşma” yönünde kendisine cazip teklifler yapıldı. O da bu teklifleri kabul etmeyip Ankara’yı terk ederek Van’a gitti, inzivaya çekildi.

Artık Risale-i Nurları netice verecek çileli, ama nurlu ve huzurlu bir hayat, esaret içindeki “hakikî hürriyet” onun olacaktı.
***
Millet bugün kendi tarihiyle ve mazisiyle “uzlaşmaz” bir garabet sergiliyorsa, bunun temelinde, işte o sağlam olmayan “temel taşları” vardır. Cumhuriyetin hangi temel taşlar üzerine bina edildiği de herkesin malûmudur. Merhum Ahmet Kabaklı da, ahir ömründe bunun kitabını yazdı. “Temellerin Duruşması”nı gelecek nesillere armağan etti..

Bazı alanlarda uzlaşmayı âdeta imkânsız hale getiren de yine o resmî ideolojidir. Türkiye’nin kalkınmasının ve iç barışın sağlanmasının önünde büyük bir engel haline gelen mevcut anayasadan yakayı kurtaramamanın, evrensel değerlerin ışığında yeni  ve demokratik bir anayasa hazırlıklarına bir türlü başlayamamanın asıl sebebi de resmî ve dayatmacı devlet ideolojisidir.

Bunun için çalıştırılan uzlaşma komisyonu da, önce kendi içinde uzlaşabilmeli ki, iş yapabilsin. Ama nerede?

Hatta bugünkü hâkim siyasetin asıl sahiplerinin de, millet ekseriyetinin reylerini alan ve zahirde iş yapan zevatın olduğunu söylemekte bile zorlanıyoruz.
***
Bir yerde uzlaşmadan söz ederseniz, bazı anlaşmazlıkların varlığını da peşinen ilân etmiş olursunuz. Anlaşmazlık ve uyuşmazlık ise, yaşlı dünyamızın neredeyse en çok satan metaı haline gelmiştir. Halbûki, Hafız-i Şirazî’ye göre, dünyanın bizzat kendisi, üzerinde boğuşmaya değer bir meta değildir.

Anlaşmazlık ve uyuşmazlıkları üreten sebeplerin başında menfaat ve çıkar odaklı talepler gelir. Mayası hissiyatla yoğrulmuş olan insanın nefsi, dünyaya talip olduğu ve kesrete daldığı oranda dünyanın kaos ve kargaşasından nasibini alır. Bu mahiyette bir insanın asıl saadeti “tevhid”de ve iman dairesindedir. Yüzümüzü, fenadan bekaya, kesretten tevhide çevirdiğimiz nispette, birliği yakalamış, dağınıklıktan ve keşmekeşten kurtulmuş oluruz. Bediüzzaman bu hakikatı böyle hülâsa eder:

“İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saade-i dareyn-i (iki dünya saadetini) iktiza eder.”

Pekâla bu sırra ermiş, iman ve Kur’ân hakikatlerinden tam dersini almış, ihlâs ve uhuvvet sırlarına ermiş mü’min “kardeşler” arasında bile zaman zaman zuhur edebilecek uyuşmazlık ve anlaşmazlıkların sebebi ne olabilir acaba?

Bu sebeplerin bir kısmını, Üstâd Hazretlerinin şu ricasından açıkça anlıyoruz:

“Kardeşlerimden rica ederim ki, sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan arkadaşlardan sudur eden fena ve çirkin sözleriyle biribirine küsmesinler ve ‘haysiyetime dokundu’ demesinler. Ben o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın, bin haysiyetim olsa kardeşlerimin mabeynindeki  muhabbete ve samimiyete fedâ ederim.” (28.Lem’a, 16. Nükte)

Bu dersten gerçek mânada hisselerini alan hak ve hakikat yolunun sadık hizmetkârları, mezkûr hissî sebeplerden dolayı her halde biribirlerine küsüp gücenmeyeceklerdir. Uzlaşma ve barış teşebbüslerine bile gerek kalmadan kucaklaşacaklardır.

Ama asıl tehlikeli olan sebepler ise, Hücumat-ı Sitte risalesindeki altı adet şeytanî desisedir ki, onlara kapılmaktan, her zaman Allah’a sığınmak lâzım. En başındaki maksat ifadesinden de bu anlaşılıyor:

“Kur’ân-ı Hakîmin tilmizlerini ve hâdimlerini ikaz etmek ve aldanmamak için yazılmıştır.”

O risalede, Bediüzzaman’ın Ankara ile neden uzlaşamadığının ipuçları da vardır.

Yeni Asya da yayınlarını bu istikamette yaparak, âlet olmaktan her zaman sakınmıştır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*