Bir elmayı yiyen ve “Elhamdülillah!” diyen adam…

Image
Kâinat kitabını, kâinatın Yaratıcısının diğer bir kitabı olan Kur’ân-ı Kerim ile okuyup, bize de okutan Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, asrımızın en büyük Kur’ân tefsiri olan Risâle-i Nur’la, bizleri o muazzam kâinata baktırmıştır. Her bir mes’eleyi en güzel şekilde halleden Üstadımızın verdiği misâller de çok şahane ve enteresandır.

Başlıktaki ifade, malûmunuz 28. Mektub’daki “Şükür” bahsinde, hani bizlerin “Şükür Risâlesi” diye bildiğimiz yerde geçmektedir. Üstadın risâlelerde verdiği misaller, teşbihler hep dikkatimi çekmiştir. Ve her şeyin en mütenasibi, en uygun bir şekilde kullanılmıştır. Yani, abes yoktur. Bu kısmı okuduğum zaman, bazen “Yahu, Üstad niye elma demiştir, elmayı misal vermiştir de; şeftali, muz, portakal vs. dememiştir, onları misâl vermemiştir” diye düşünmüşüzdür.
Dediğimiz gibi, misaller en uygun bir şekilde verilmiş ve kullanılmıştır. Elma, dünyanın hemen her tarafında yetişen ve bilinen bir meyvedir. Bir portakala veya bir muza, her yerde, her zaman ulaşılamaz, ama elmaya ulaşmak ve bulmak kolaydır. Özellikle de, bizim cennet vatanımızda, dört mevsim bulunup yenilebilen, neredeyse yüze yakın çeşidi olan ve sağlık açısından da bir çok derde derman olan elmayı, Üstadımız bilerek, hissederek misâl olarak vermiştir. Her verdiği misâlde bir hikmet bulunduğu gibi, bunda da elbette bir hikmet vardır.
Tabiîi, elmanın misâl olarak verildiği mevzunun esasını teşkil eden şükür bahsinde ise, merkezi noktada rızkı esas alınarak anlatılmıştır. Sayısız nimetleri bizim emrimize veren Cenâb-ı Hakk’a ne kadar şükretsek azdır. Elhamdülillah, kâinatı bize bir sofra-yı nimet yapan Rabbimiz, her bahar mevsiminde bu nimetlerini tecdid edip yenileyerek bizim hayatımızı devam ettirmektedir. Hem de öyle bir devam ettiriş ki, hani eski bir Türk atasözü vardır, “Ağılda kuzu doğsa, bayırda otu biter” diye. Aynen o misal gibi, Rabbimiz’in taahhüdündedir rızık. Yani o noktada bir problem yok. Mühim olan şey, Cenâb-ı Hakk’ın, helâl rızık nasip etmesi. Bir otomobil fabrikasının şu şekilde bir ilân, reklâm yaptığını düşünelim: “Bizim otomobillerimizi satın alırsanız, otomobil eskiyene kadar yakıtı bizden..” Böyle şeyin olması mümkün değildir, değil mi? Ama, kâinatın yaratıcısı Cenâb-ı Hak bunu, Ganiyy-i Mutlak oluşundan dolayı taahhüd ediyor! Her canlının rızkını gönderdiği gibi, bunun devamını, o canlının ölümüne kadar taahhüd ediyor. Ve en enteresanı da, rızık, çalışmayla, çabalamayla ters orantılı bir şekilde bizlere gönderiliyor. Üstadın verdiği misâllerdeki yavruları, balıkları, ağaçları vs. hatırlayalım.
Ey bizlere irademiz dışında, hiçten, yoktan, ancak hazine-i Kudretinden rızıkları yollayan Rabbimiz! Sana karşı şükür vazifemizi nasıl eda ederiz?

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*