Global tahribatın hedefi fıtratın tamamını bozmaktır. Fıtrat derken neyi düşünebiliyorsanız: İnsanlar, bitkiler, kuşlar, ağaçlar ve diğer hayvanlar… Hiçbir şey ayakta ve sağlam kalmamak şartıyla bozmak, onun nihaî hedefidir. İman gözü kapanan insanlık, çoğunlukla “ilim, teknoloji, san’at, modernite ve yeni keşifler” adı altında yapılan bu tahribatı önceden hissedemiyor. Neticeleriyle uyandığında ise, Bağdat çoktan harap olmuştur.
Artık melûl melûl, pazarlarda genlerine müdahale edilmemiş ve kimyasal ilâçlarla zehire dönüştürülmemiş sebze arıyoruz, değil mi? İki yüz çeşide varan üzüm ağaçlarının neden kuruduğunu, armudun neslinin niçin tükendiğini, en güzel cevizi yetiştirmiş coğrafyanın California’dan cevizi hangi sebeple ithal ettiğini ve kurumaya karşı Amerikan üzüm çubuklarının kimlerce getirildiğini, kim bizim için araştıracak?
Ülkemizde “ahirzaman dinsizlerinin” paralarıyla çalışan yüzlerce kadın dernek ve enstitüsünün varlığını duymayanlar, rehavet hastalığına yakalanmış olabilirler. Ya bizzat üniversiteler aracılığıyla sosyal yapımızın genlerinin zındıkaca laboratuvarlardaki analizlerini… Yine bine ulaşan kurumu… Ya insanımızın ruh, karakter, ahlâk ve moral değerlerini değiştirmeye çalışan ecnebi parmaklı on binlerce kuruluşu biliyor musunuz? Bütün bunlara karşı Türkiye’de ne devletin, ne dinî cemaatlerin, ne üniversitenin ve ne de Türkiye’yi sevenlerin “fıtratı koruma ve kollama” mânâsına yönelik ortaya koydukları bir projeleri var mıdır?
Ahirzaman dinsizliği, kolayca tahrip edebilmek için her şeyi kontrolünde tutmak istiyor: Sebzelerin, tahılların ve birçok bitkinin tohumlarını, ağaçların fide ve tohumlarını, kuş griplerini kullanarak kuşları ve kümes hayvanlarını, NLP, kişisel gelişim ve psiko desteklerle insanın iç âlemini, paralarını, mega iş merkezleriyle esnaf ve orta sınıf ticaretini, köpek balığı fonlarıyla global sermayesini, deniz ve ormanlarını, enerji kaynaklarını ve bütün madenlerini belli merkezlerde toplamak istiyor. Tâ ki tahribi de, kontrolü de kolay olsun. Belki de kıyamete hazırlık yapıyorlar. Gemi fareleri ambarın su alacağını bile bile kemirirlermiş. Fakat biz insanlar, kendilerini uyanık zanneden insanlar, Kur’ân’ı dinler görünürken, kalp, ruh ve dünyasını para ve şöhretin doldurduğu insanlar… Biz de farelere uyacak mıyız?
Benzer konuda makaleler:
- İlimle gelen ittifak
- Turuncu devrimin mengenesindeki Türkiye…
- Global sermayeli tahrip projeleri
- Sermaye ile milli iradelere müdahalede, STK’ların rolü
- Önce kelimeleri vurdular…
- Masumları kim katlediyor?
- Arap baharı veya yarım kalmış proje
- Hayatın bekçilerine dair
- Avrupa´yı veya dünyayı tanımak
- Japonya insanî vazifesine dönecektir
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
İlk yorum yapan olun