Zübeyir Gündüzalp’i Risâle-i Nur ağacının en olgun meyvesi olarak telâkkî ettiğimizde, söz konusu ağacın çekirdeğinden meyvesine kadar gelen her bir devrenin izleri o olgun meyvede görülür veya hissedilir. Bediüzzaman Hazretlerinin icazet alıp zamâne ilimlerinin kaynak eserlerini ezberlemeye başladığı günden, rıhletinden kısa bir müddet önce talebelerine verdiği son derse kadarki hayat, mâlûmat, manevî hayat, esrar ve bütün pratiklerden küçücük nümunelerin Zübeyir Gündüzalp’te bulunduğunu iddia etmek yanlış olmaz kanaatindeyiz. Bediüzzaman’ın çileli, maceralı ve ölümle burun buruna yaşanan hayatındaki sonuncu talebelerindendir Zübeyir Ağabey. Fakat öyle geliyor ki, kendisinden önceki bütün o kahramanların şahsiyetlerinden bir parçacık karakter, Zübeyir’in kalb, ruh ve cesed dünyasına akmış. Bediüzzaman’la birlikte küfür ve dalâletle savaşan diğer ağabeyler; belli başlı meziyetleriyle öne çıkmışlardır. Hatta meziyetleri itibariyle birbirine benzeyen ağabeyler arasındaki teşbihleri, Üstad Hazretleri mektuplarında zikrediyor. Meselâ, biraderzâdesi Abdurrahman ile Selâhaddin Çelebi arasındaki ruhî karabeti, Üstad Hazretleri “Abdurrahman Selâhaddin” tarzında ifade edecektir. İleride, büyük şahs-ı manevîlere dönüşecek bu çekirdek karakter, meziyet ve tarzların Bediüzzamanca tesbiti, istidadına göre istihdamı ve dâvâ içindeki pozisyonuna göre taltifi de, Risâle-i Nur´un büyük şahs-ı manevîsini oluşturacak çekirdeklerin hem farklılıklarını ve hem de ehemmiyetini bize ihsas ediyor. Hatta bazen bir talebesindeki fıtratta, diğer birkaç talebesinin karakter ve kabiliyetlerinin nasıl toplandıklarını da örnekleriyle bize bildiriyor. Kastamonu’dan Isparta’ya gönderdiği bir mektubunda “Tahirî’de bir Hüsrev, bir Lütfi, bir Asım gördüm. Cenâb-ı Hak ondan ve sizlerden ebediyyen razı olsun” derken, bir şahsiyette, istidat ve kabiliyet cihetiyle birkaç şahsiyetin bulunabileceğini bize gösteriyor. Bediüzzaman’ın Risâle-i Nur’u hayata aktaran duruşunu veya şahs-ı manevîyi vefatından sonra da vazife başına dâvetini hayatıyla ispat eden Zübeyir Ağabeyin de, Abdurrahman’dan kendi zamanına kadarki seleflerine kadar bir parçacık nüveler taşıması gayet normal sayılmaz mı?
Hal böyle olunca, Zübeyir’i tanımak ve anlamak isteyenler kolaycılığa kaçamayacaklar. Ömer Paşanın konağından başlayan büyük yolculuğun her merhalesinde, yazılan eserlerin her kelimesinde ve Üstaddan bize gönderilen mektupların her cümlesinde Zübeyir’i aramak icab ediyor. Onun Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetine girişi üçüncü Said dediğimiz 1950 sonrasına denk gelse de, şayet Üstadının esrarına vâkıf ise, yolculuğumuzu Seyda’nın cevizini kaybettiği Nur deresine kadar sürdürmemiz gerekecektir.
Şu fâni âlemin maddî boyutlarını aşmış mânâ sultanlarıyla ilgili olarak Avrupalı biyografi yazarlarının üslûbuyla yazı yazmanın zorluğunu elbette bilirsiniz. Üstadımızın teşbihiyle bâlâpervaz cennet kuşunun güzelliğini araştırırken, içinden çıktığı kabuk parçalarına takılmak, tavusa hakaret sayılmaz mı? Bediüzzaman’a, onun dâvâsı olan Kur’ân’a, Kur’ân’ın zamanımızdaki tefsiri Risâle-i Nur’a hayatlarını vakfetmiş ve aramızda tavus misal uçup gitmiş insanların hayatlarını incelerken, onların geride bıraktıkları maddî şeylerin bize fazla bir mânâ kazandırabileceğine inanmıyoruz.
Zübeyir Ağabey; eğer bir Abdurrahman, bir Hafız Ali, bir Hasan Feyzi, bir Tahirî veya Ceylan olarak Bediüzzaman’ın hizmetine girmişse, onu kısacık makaleler, kitaplar ve diğer çalışmalar ifade edemez. Risâle-i Nur’daki imanî hakikatleri, mahkeme müdafaalarını, gurbet lâhikalarını, zindan mektuplarını ve Bediüzzaman’ın hayata yön veren Üçüncü Said derslerini satır aralarıyla birlikte incelemeyenler, Zübeyir Gündüzalp’i anlayamazlar. Hele hele hatıralarla, kısacık görüşme, derslerde uzaktan görme ve yâd-ı cemillerle Zübeyir Ağabey hiç anlaşılamaz. Onun vefatıyla Anadolu topraklarına “Nisan yağmurları” dökülmeye başlamış. Belki de o muhterem ağabey toprak altında bir çekirdek olarak, bârân-ı Nisan’la binlerce Zübeyir’in hayata gözlerini açmasına vesile oldu.
Benzer konuda makaleler:
- Zübeyrî çizgi
- “Zübeyrî çizgi” üzerine…
- Nur’un sadık kahramanı: Zübeyir Gündüzalp
- Zübeyrî çizgi
- “Zübeyrimi kâinata değişmem”
- Zübeyrî üslûp
- Zübeyrî çizgiden maksat…
- Zübeyir sisteminde
- Üstad ve gençler
- Zübeyirce
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
İlk yorum yapan olun