Muhammedî (asm) muhabbet

Image
İnsanı, bütün kâinatın bir hülâsası mahiyetinde yaratıp kalbine de sonsuz derecede bir muhabbet (sevme) hissini yerleştiren Allah ü Zülcelâl Hazretleri, o hissin meşrû dairede nelere ve nerelere sarfedilmesi gerektiğini de, Habib-i Ekrem’i (asm) vasıtasıyla bildirmiştir. O hissin zayi olup gitmesine razı olmamış, koruma altına almıştır.

O’nun (cc), Resûlüne ve kullarına olan sevgisini, biz yine O’nun Kelâm-ı Kadim’inden ve Resûlünden öğrendiğimiz gibi, O’nu (cc) sevmenin yolunu ve âdabını da yine aynı kaynaktan öğreniyoruz. Her âdap ve muamelede olduğu gibi, bu sevme ve sevilme âdabında da canlı örneğimiz Habib-i Ekrem Aleyhissalât ü Vesselâm Efendimizdir.
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.” (Ahzâb, 56)
Bu salâtın içinde elbette ki “inayet, yardım ve destek” mânâları da vardır. Bundan anlıyoruz ki, Allah (cc), zatî inayetiyle ve melekleriyle Habib’ini (asm) daima korumuş ve gözetlemiştir. Bizim de salât ü selâmımız sözde kalmamalıdır. Fiilen, halen ve tavren O’nun Resûlüne tâbi olmalıyız, yolunda gitmeliyiz ve sünnetine sarılmalıyız. O’nun Habib-i Ekrem’ini asla incitmemeliyiz.
“Sizin içinizden öyle bir Peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız O’na pek çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir.” Meâlinde, Tevbe Sûresinde geçen bu fermana kulak vermeliyiz. Aksi takdirde olan bize olur. Zira yine aynı Sûrede,  Cenâb-ı Hak, Resûlüne şöyle buyuruyor:
“Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter, O’ndan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben O’na tevekkül ettim, yüce arşın sahibi de O’dur.”

***

Muhabbetin hakikatını bilen birisi bunu şöyle özetlemiş:
“Muhabbetten Muhammed oldu hasıl. Muhammedsiz muhabbetten ne hasıl?”
Ne hasıl olacak? Olsa olsa, sıkıntı, elem, keder, musîbet ve belâ hasıl olur. “Çünkü, yerinde sarf olunmayan bir muhabbet-i gayr-ı meşrûanın cezası, merhametsiz bir musîbettir.”
Bu hakikatın en mükemmel izahı Risâle-i Nur’dadır. Bilhassa Otuzikinci Sözün Üçüncü Mevkıfı ve Yirmi Dördüncü Sözün Beşinci Dalındaki “muhabbet” dersleri tam Kur’ânî ve Muhammedîdir (asm).
“Muhabbetten Muhammed oldu hasıl” sözü de, aslında oradaki, “Muhabbet şu kâinatın bir sebeb-i vücududur.” Hakikatına dayanıyor. “Sen olmasaydın, ey Habibim, felekleri (kâinatı) yaratmazdım” kudsî hadisine dayanıyor. Cenâb-ı Hak, en evvel yarattığı “nur-u Muhammedî”ye olan (tarifinden aciz kaldığımız) kudsî muhabbetiyle bütün mevcudatı yarattı.
Evet, sevdikleri uğruna nice insanlar, neler neler ortaya koymuşlardır. Cenâb-ı Hak da onları, hâlis niyetlerine ve muhabbet duygularını yerinde sarf ediş derecelerine göre muvaffak kılmıştır.
Mecnun’un Leyla’sı uğrunda çektiği meşakkat, onu Mevlâ’sına kavuşturmuştur. Ferhat’ın dağları delmesi, daha bunun gibi nice meşakkatler muhabbet yolunda feda edilmiştir. Bir de Tac Mahal Camii örneği vardır. Hindistan’da Cihan Şah tarafından yaptırılan ve yapımı yirmi senede tamamlanan dünya harikası o eseri, Cihan Şah’ın, çok sevdiği eşinin hatırasına yaptırdığını tarih yazıyor.

***

İnsanlar, biribirlerinin dünyaya gelişlerini her sene yeniden anarlarken, “İyi ki doğdun” diyorlar. Bu ifade çoğu zaman kupkuru ve içi boş kalıyor. Zira bu sözü, diyelim ki zalim bir kişinin mahiyetinde ve emrinde çalışanlar, onun doğum yıldönümünde onun yüzüne karşı “iyi ki doğdun” derlerken bile, “ah bir de ölümünü görsek” diye içlerinden geçiriyorlar.
Acaba bu âlemde ve bu kâinatta Peygamber-i Zîşan’dan (asm) başka kim gösterilebilir ki, doğumuna ve dünyaya teşrifine onun ki kadar sevinilmiş olunsun?
“Doğdu ol saatte ol Sultan-ı Din, / Nura gark oldu semavat ü zemin.”

***

Biz Muhammed Aleyhissalât ü Vesselâm Efendimizin dünyaya teşriflerinin sene-i devriyesi münasebetiyle bu mânâları nazara verirken, Batı’nın “Sevgililer Günü” uydurması da dünyayı dolaşıyor ve maalesef Müslüman mahallelerine de uğruyor.
Hani 270 yılında, gençleri gizlice evlendiriyor diye, zalim hükümdar tarafından hunharca öldürülen Aziz Valentin gibi uğrasalar, bir diyeceğimiz olmaz. Zira o da zinaya engel olmak için nikâh yolunu açık tutmuş ve sevenleri nikâh yoluyla birbirine kavuşturmuş.
Ama bugün Batı, alabildiğine artan boşanmalara ve nikâhsız rezilliklere karşı çare ararken, bu Valentin Gününü de, aile ve sevgi mefhumunda açılan yarıklara ve çatlaklara bir macun gibi kullanmak istiyorsa da, mesele hiç de öyle seyretmiyor. Bu gün bile, tam aksi istikamette aksiliklere ve rezilliklere sebebiyet veriyor. Zira aile mefhumu idraki içinde olanlar, zaten biribirlerine bağlılıklarını ve sevgilerini her vesileyle pekiştiriyorlar. Yani sadece böyle bir güne mahsus kalmıyor.
Müslüman aileler ise, Peygamberimizin (asm) aile hayatını örnek aldıkları ölçüde mutludur ve mutluluk da ebedîdir.

***

Mevlid Kandiliniz mübarek olsun, efendim.

Image

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*