Global şeytanlar ve Ramazan-ı Şerif…

Sene içindeki Ramazan-ı Şerif’in sair zamanlarla mukayesesi yapılır mı?

İnsanların sosyal hayatları, şahsî hayatları, sağlıkları, aile ve toplum barışı ve daha nice birçok yönüyle karşılaştırdığımızda, mu’cizevî bir fark ortaya çıkıyor. Bu yansımaları hem bilimsel makalelerde, hem emniyet güçlerinin istatistiklerinde, hem Sağlık Bakanlığı’nın verilerinde ve hem de medya raporlarında açıkça görürüz.

Kur’ân’ın hâkimiyetini, İslâm’ın güzelliğini ve Müslümanların bu kutsal ayda barışa olan katkılarını gölgelemek üzere; şeytanın müttefikleri hem global ve hem de lokal temsilcileri, büyük bir panik içinde harekete geçerler. Şu ifadelerin isbatı manasına gelecek müşahhas olayları size aktarmama gerek var mı? Bazıları, halk zihnine bile kalıp olarak yerleşmiştir. Huzurunuzu bozmamak için mahallî ve şahsî örneklemelere girmeyeceğiz. Fakat biliyoruz ki, mağlûbiyet şeytanı ve taraftarlarını çoğu kez zıvanadan çıkarır. Hac vazifesini yapanların dikkatini çok çekmiştir. Binlerce güzel duygu, nezaket, paylaşım isteği ve yardımlaşma ruh haliyle hac yolculuğuna giren Müslümanların; Arafat dönüşü ve şeytanı taşlama sürecinde yaşadıkları ilginç hadiseler vardır. O sabırlı, toleranslı, yardımsever ve fedakâr insan gider; en küçük bahaneden ağlamaya yol arayan çocukların halet-i ruhiyesine bürünmüş değişik insanlar olurlar. Fakat bu hal geçicidir. Hikmetleri elbette çoktur. Belki aklımıza ilk gelen noktalar; haccını tamamlamış, Arafat’ta günahları için gözyaşlarına boğulmuş, Allah’ın büyüklüğünü ve Rab oluşunu kurban keserek ilân etmiş ve yıllarca hasret duyduğu Kâbe’yi ziyarete muvaffak olmuş bir Müslüman’a şeytanın ne kadar düşman olacağı meselesidir. Bu olayı veya psikolojik hadiseyi dışardan anlamak elbette basit değildir.

Bu örneğimizi, ağır hastaların tedavilerinde koşuşturan hekimler de bilirler. Zarar veren mikrop, virüs ve bakteri gibi unsurların bedenden ayrılmasıyla, beden nekahette öyle hassaslaşır ki, dışardan gelecek en ufak bir müdahale ile sarsılabilir. Manevî hastalıklardan arınma ile maddi hastalıklarımıza şifa bulmayı bir araya getiren Ramazan-ı Şerif ve ondaki orucun insanın şahsî ve sosyal hayatı üzerindeki etkileri, hakikaten büyük araştırmalara ihtiyaç duyan bir mevzudur.

Ramazan-ı Şerif ile birlikte şeytanlar bağlanır, Cehennemin kapıları kapatılır diye öğrendiğimiz hadis-i şerif, elbette mücadele ve mücahedenin bittiğini söylemiyor. Belki bu mevsimin özelliğinden istifadeye bizi teşvik ediyor. Öyle olsaydı Peygamberimiz (asm), bu kudsî mevsimde cihada çıkmaz ve kendisine hücum eden düşmana karşı ordusunun başına geçerek sefere gitmezdi. Müslüman; hem şahsî, hem toplum, hem millî ve hem de küresel boyuttaki şeytanların, her zaman kendilerine hücuma hazır beklediklerini bilerek Ramazan-ı Şerif’i ihyaya çalışır. Gazetemizdeki yazılarda; dar dairedeki örneklemeler, hatırlatmalar ve tedbirler en güzel üslûplarla anlatıldığından, biz de “global şeytanların” Ramazandaki faaliyetlerine azıcık bakalım diyoruz.

Bu vesile ile size çok önemli bir hususu hatırlatacağız. Avrupa ve Amerika’daki deccal-şeytan ittifakı, Hıristiyanlarla Müslümanların mübarek ve mukaddes zamanlarını programlı bir şekilde kollarlar. TV’lerde, reklâm panolarında, tetikçi siyaset ve yazarlarının beyanlarında ve hatta geçmişte olduğu gibi mübarek zamanlarda çıkardıkları dehşetli harp vahşilikleriyle, şeytanların semavî dinlere şuurluca saldırılarını, tarih içindeki çizgiler halinde takibimize yardımcı olurlar.

Meselâ, Hz. İsa’nın (as) doğumu süreci olan Waynacht ile oruç mevsimlerinin bayramı olan Paskalya’da bu hücumlarını açık-seçik görmek mümkündür. En sıradan bir meseleyi büyüterek Hıristiyanlara veya kiliseye hücum fırsatı ararlar. Bunu, İslâmiyet Avrupa’da görünür olduktan sonra, burada da tatbike başladılar. Meselâ, bu günlerde halkının dörtte biri Hıristiyan olan Mozambik’te bir IŞİD tiyatrosu sahnelediler, neoconlar. Güya bir avuç IŞİD militanı yöre halkını terörize ediyor veya onları imhaya çalışıyor. Evet, İslâmiyet kimliğiyle… Neocon ve Neoliberal ittifakı ancak bu kadar şeytanlaşabilir.

Bir başka örnek Moskova’dan… Neoliberallerin tetikçi ve palyaço olarak destekledikleri Rus muhalif Aleksy Navalny, hapishane idaresini kendisine Kur’ân’ı vermediğinden mahkemeye veriyor. Rus milletine ve dünyaya Kur’ân’ı menfi göstermenin şeytanca ilginç bir metodu.

Neoliberallerin dünyanın başına sarmaya çalıştığı LGBT musîbetini biliyorsunuz. Şu Ramazana girerken Almanya’da her ikisi de Müslümanların aleyhine olacak iki hadise maksatlı bir şekilde Springer medyasınca gündeme taşındı. Birisi, güya Kuzey Iraklı bir Kürt. İsmi de zerdüştlüğü tedai ettiriyor. Amed Schervan… Güya sonradan cinsiyetini bulmuş, taşlanarak öldürülmekten kurtulmuş vs… Şeytanın iğrenç bir çalışması… Ve bunu Spiegel gibi ciddî olduğunu iddia eden bir yayın organı neşrediyor. Diğer tiyatro ise, Dresden’den… Bu örnekte de diğer aşırı uçtan İslâm’a saldırıyorlar. Güya bir Müslüman, adı da ilginç… Abdullah Hacc El-Hasan, sosyal medyadaki ahlâksızlıklarından dolayı eşcinselleri öldürmeye çalışmış… Ve ilginci, bütün Müslümanları bu ahlâksızları öldürmek üzere bekleyen vahşiler tarzında tasvir etmeye çalışıyor, şeytanın müttefiki yayın organı… Elleri ve ayakları zincirli, vahşi bir adam, Dresden Mahkemesi’nde: İşte Müslüman… Dünya barışını, demokratik çerçeveyi, temel insan hukukunu ve sosyal hayatı paramparça etmek isteyen şeytanların Ramazan çalışmaları…

Ramazan-ı Şerif boyunca, örneklerinden arz ettiğimiz çok hadiseler duyacaksınız. Artık her biriniz Kur’ân’ın temsilcisi olarak doğruyu demokratik usûllerle anlatacaksınız. Şu örneklerin Alman toplumunu ve medyasını asla alâkadar etmediğini biliyoruz. Almanya’da yaşayanların yüzde doksanına yakını İslâmiyet’i bir din ve Kur’ân’ı da mukaddes bir kitap olarak biliyorlar. Kuzey Irak’tan buraya kimlerce getirildiği belli olmayan bir gencin Alman medyasındaki resimleri ne Kuzey Iraklıları ve ne de yine genel olarak Almanya medyasını asla bağlayamaz.

Biz yalnızca Şeytanın İslâm coğrafyasında dolaşmadığını, global düzeyde de vazifesini yapmaya devam ettiğini okuyucularımızın nazarına arz etmeye çalıştık.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*