“Yaratmak” üzerine…

Kırk sene kadar önce 22 yaşındayken yazdığımız ve 16 Mayıs 1975 tarihli Yeni Asya’nın en son sayfasında (o zaman gazetemiz maalesef 6 sayfa olarak çıkıyormuş), Allah selâmet versin, o zaman usta kalem Hekimoğlu İsmail’in hazırlamış olduğu “Sanat ve edebiyat dünyası” sayfasında bu başlıkla çıkan yazıda şöyle demişiz:

“Yaratmak, bir şeyi yoktan var etmektir. Bu ise, sadece kâinatı yoktan var eden Cenâb-ı Hakk’a aittir. Ve O’nun Hâlık ismine mütealliktir. Bu kelimeyi günlük hayatımızda pek seyrek, sırası geldikçe kullanıyorduk. Fakat şimdi, bazı kimseler tarafından moda hâline getirilen bu kelime, hemen hemen her gün ve her yerde kullanılıyor. Öyle ki; ‘Ahmed Beyin yarattığı eser… Şoförün yarattığı trafik kazası… şunun yarattığı… bunun yarattığı… vs.’ şeklindeki sözleri, gün geçmiyor ki, işitmiş olmayalım. Cenâb-ı Hakk’a ait bir fiili ifade eden bu kelimenin, bu şekilde kullanılması hatalıdır. Çünkü insan sebeb olabilir. Fakat ‘müsebbibü’l-esbab’ olamaz. Yani, bir şeyin meydana gelmesinde, bir işin zuhurunda, sebeb ve vasıta olabilir. O işi yapan, sebebleri meydana getiren, yaratıcı olamaz ve Hâlık olamaz! Bir çocuğun dünyaya gelmesine vesile, vasıta olabilir. Fakat onu yaratan olamaz! Çünkü yaratıcı, ancak ve ancak Cenâb-ı Hakk’tır. O yaratır, sebebler vasıtasıyla dünyaya gönderir. Bu kelimeyi ortaya atıp zihinleri müşevveştirenler (karıştıranlar), böylece dilimizi bozanlar, ya İslâm düşmanları veya Allah’ın sıfatlarını bilmeyen gafillerdir. Zaten bir milletin lisanını bozup anlaşılmaz hâle getirmek komünizmin bir taktiği değil midir?

Acaba bu manâda kullanılacak başka bir kelime yok mu da, buna ihtiyaç (!) gösterilmiş? ‘Doğurmak, yapmak, meydana getirmek’ hep bu manâda kullanılan kelimeler değil midir? Madem ki, başlangıçta bu kelimeyi çıkaran ve kullananlar mahut kimselerdir. Ve Türkçemizde de bu kelimeyi hissettirmeyecek, onun yerini tutacak kelimeler var. Buna rağmen, bizim bazı mukaddesatçı ve milliyetçilerimize ne olmuş ki, bu kelimeyi—bilerek veya bilmeyerek—kullanmak gafletini gösteriyorlar?

Evet, ‘yaratmak’ sadece Cenâb-ı Hakk’a mahsustur. Ve tek yaratıcı da O’dur. Ondan başka yaratıcı olamaz! Bir sineğin kanadını hâlk edip, yaratamayan nasıl yaratıcı olabilir?

Dileriz ki, bu hususlar nazara alınsın, artık böyle hatalı bir yol terk edilsin!”

Yaklaşık kırk sene önceki yazı böyle. Gerçekten de, o zamandan bu zamana çok fark etmeyen bu “yaratmak” kelimesini kullanırken çok dikkat etmek lâzım. Hani Üstad Hazretlerinin Tabiat Risalesi’nin başında söylediği “Ey insan! Bil ki, insanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden (hissettiren) dehşetli kelimeler var; ehl-i imân bilmeyerek istimal ediyorlar… (kullanıyorlar)“ cümlesinde geçtiği gibi, dinî hassasiyeti olmayanların bilerek veya bilmeyerek kullandığı bu kelimeyi, dindar insanlar hiç kullanmamalıdır. Ve bununla alâkalı bir âyet-i kerimeyle yazımızı bitirelim. Cenâb-ı Hak, A’raf Sûresi’nin 54. âyet-i kerimesinde şöyle buyuruyor: “İyi bilin ki, yaratmak Allah’a aittir, yaratıklarının tedbir ve idaresi de. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı ne yücedir.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*