Hz. Mehdi (as) kimdir, nasıl tanıyacağız?

Resul-ü Ekrem aleyhissalâtü vesselâm son peygamberdir ve peygamberlik müessesinin son temsilcisidir. Artık kıyamete kadar yeni bir peygamber gelmeyecektir. Değişik haber ve bilgilere göre Ümmet-i Muhammedin (asm) bin beş yüz gibi bir ömür süreceği ifade ediliştir. Buna göre İslam ümmeti yaklaşık bin beş yüz yıl yaşayacak demektir. Bulunduğumuz asır itibari ile zaten bin dört yüz yıldan biraz fazla yaşamış oluyoruz. Öyleyse dünyanın yaklaşık yüz küsur yıllık ömrü kalmış demektir. Demek ki kıyamet sanılandan daha da yakın.

Resul-ü Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ise ümmetinin dünya yüzünde yaşadığı bu zaman diliminde başına gelecek hadiseleri Cenab-ı Hakkın bildirmesi ile bilmiş ve görmüş; ve çeşitli ikaz ve uyarılarda bulunarak ümmetini ikaz ve irşat etmiştir. Ancak bu ikaz ve irşat için söylediği sözler bir ölçüde perdeli, yani misal yolu ile anlatılmış. Yani ifadelerde sembolik bir anlatım tekniği kullanılmış, imtihan sırrına uygun hareket edilmiş.

Bu hususa Nurlarda şöyle dikkat çekilir:

“Din bir imtihandır, bir tecrübedir; ervâh-ı âliyeyi ervâh-ı sâfileden tefrik eder. Öyle ise, ileride herkese gözle görülecek vukuatı öyle bir tarzda bahsedecek ki, ne bütün bütün meçhul kalsın, ne de bedihî olup herkes ister istemez tasdike mecbur kalsın. Akla kapı açacak, ihtiyarı elinden almayacak. Zira, eğer tamamen bedâhet derecesinde bir alâmet-i kıyamet görülse, herkes tasdike muztar olsa, o vakit kömür gibi bir istidat, elmas gibi bir istidatla beraber kalır. Sırr-ı teklif ve netice-i imtihan zayi olur.”1

Mezkur ifadeye göre imtihan sırrı gelecekten haber verme konusunda önemli bir düsturdur. Resul-ü Ekrem aleyhissalâtü vesselâm kendisinden sonra meydana gelecek bir çok hadiseden haber vermiş. Sahabelerinin başına gelenleri, torunları Hasan ve Hüseyin’in (ra) yaşayacağı elim hadiseleri, iç harpleri, bazı mühim beldelerin fetihlerini, büyük harpleri, deccal, süfyan ve mehdi gibi zatların zuhurlarını ve daha bir çok hadiseyi haber vermiş. 19. Mektup adlı eserde bu hadiselerin mühim bir kısmı beyan edilmiş. İşte bu haber verdiği hadiseler hep “imtihan sırrı” içinde beyan edilmiş. İfadelerde sembolik bir anlatım tekniği kullanılmış. Buna müteşabihat denilmekte. Bu tür hadisler ise ancak ilimde derinliği olan manevi yetkiye sahip kişiler tarafından yorumlanıp izah edilebilmektedir. Öyle herkes tarafından açık ve net olarak anlaşılamayacak demektir.

Kıyamet alametleri ilgili hadislerdeki bir önemli sır da zaman ve mekan meselesidir. Resul-ü Ekrem aleyhissalâtü vesselâm kendinden sonra gelecek olan her bir asra ve diğer önemli zamanlarda meydana gelebilecek çeşitli mühim hadiselere dikkat çeken sözler beyan etmiş. Şimdi bu sözlerin hangisi hangi asra bakıyor? Hangi zaman dilimlerine işaret ediyor? Hangi şahıs ve olayları tarif ediyor, yani hadislerdeki söylenen sözlerin mekan ve zaman sınırları nelerdir? İşte bu ve benzeri soruların cevapları da yine o hadislerin yorumunu yapmaya yetkili kişilerde saklı.

Bu nedenle kıyametin büyük alametleri diye tanımladığımız ve sahih hadis kitaplarında bize bildirilen Deccal, Süfyan, Mehdi ve Nüzul-ü İsa gibi mühim konuları ilimde derinliği olan kişilerin yorumları ile ancak anlayabiliriz. Öyle herkes kendi başına doğrudan anlayamaz.

Bu hususa da Nurlarda yine şöyle dikkat çekilmiş:

“Âhirzamanda vukua gelecek hâdisâta dair hadîslerin bir kısmı, müteşabihat-ı Kur’âniye gibi, derin mânâları var. Muhkemat gibi tefsir edilmez ve herkes bilemez. Belki tefsir yerinde te’vil ederler.

“Halbuki o âyetlerin tefsirini Allah’tan ve ilimde derinlik ve istikamet sahibi olanlardan başkası bilemez.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:7) sırrıyla, vukuundan sonra te’villeri anlaşılır ve murat ne olduğu bilinir ki, ilimde râsih olanlar “Biz buna inandık. Muhkem âyetler de, müteşâbih âyetler de, hepsi Rabbimizin katından indirilmiştir.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:7) deyip o gizli hakikatleri izhar ederler.” 2

Bu nedenle avam-ı müminin olan bizler de ilimde derinliği olan zatlara müracaat edip bu konudaki şüphe ve vesveselerden kurtulup inancımızı muhkem hale getirmeliyiz.

İşte “Mehdi kimdir, nasıl tanıyacağız” sorusunun cevabını de ehil kimselere sorarak bulmalıyız. Çünkü bu konuda söylenen sözler de yine sembolik manalar ihtiva eden misali ve müteşabihat nevinden sözlerdir.

DİPNOTLAR:
1- Sözler, 24. Söz Üçüncü dal, s.457
2- Şualar, Beşinci Şua, s.709

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*