Büyük fırtına öncesindeki sessizliği işitiyor musunuz?

Uzun süren durağanlık/tevakkuf dönemlerinin insanlarda ‘değişim arzusu’ meydana getirdiğini ve hâkim cereyanların da bu genel arzudan istifade ile devrimlerini gerçekleştirdiğini biliyorsunuz.

Bediüzzaman Hazretleri; Kemalist devrimin başarılı tahrip dönemini de, Osmanlı’nın son zamanlarındaki durağanlığa ve Birinci Cihan Harbi’nin getirdiği teceddüt arzusuna bağlıyor. Kıyamete iyice yaklaştığımız şu zamanda; pandeminin sebep olduğu iki senelik tevakkufun, tarihin bir veya yarım karnına denk olduğunu da bildiğimizden koronavirüs tedbirlerinin kalkmasını beklemeden devletlere, milletlere ve çok cepheden insanlığa hücum edecek ‘inkâr-ı uluhiyetçi global hegemonyacıların’ taarruzlarını bekliyorduk ve beklemeye de devam edeceğiz.

Evet beklemek zorundayız; zira son Amerika seçimlerindeki mücadelelerinde bitamamiha ifşa olduklarından, ister istemez hücuma geçeceklerdi. Bir süre önce; Arap Baharı, Türkiye’deki iktidar-cemaat kapışması ve İran meselesinde karşı karşıya gelen bu iki global dinsizlik cereyanı, bir süre önce tekrar ittifaka geçip -11 Eylül’de olduğu gibi- dünyamızı zapt u rapt altına alma sürecini tamamlamaya çalışacaklar. Ayrıca; koronavirüs sürecinde yaptıklarından dolayı sorgulanmamalarının, AB içindeki ekiplerinin ve Joe Biden’ın etrafına yerleştirdikleri ekiplerinin varlığının ve hâlâ DSÖ’de kurulu düzenlerinin bozulmayışının onlara farklı bir cesaret ve şevk de verdiği kanaatindeyiz. Mevzuyu henüz açmamışken; deccalî deha Henry Kissinger’ın üstadlığını yaptığı RAND’ın 2019’da yayınlanan raporunu da meraklılara tavsiye ederiz. Rusya’ya direkt bir şey yapamayan bu neocon ekibin; bu dinsiz Yeni Muhafazakâr kimlikli global Marksist devrimcilerin hariciyedeki temsilcilerinden Victoria Nuland’ın ve onun eşi Robert Kagan’ın tekrar iş başı yapmaları, Kamala Harris’in tam bir neocon militanı olduğunu da tescil etmiş oluyor.

Bu arada İngiltere’nin AB’den bağımsızca ve neoliberal sermayeyi de arkasına alarak Körfez’i, Kazakistan’ı ve Çin üzerinden Afrika’yı karıştırması; bilhassa neoliberallerin hedeflerine doludizgin koştuklarını gösteriyor. Brexit ile alâkalı yazılarımızı hatırlayanlar, bu sivil geçinen kapitalist Marksistlerin Londra’yı daha yoğun bir şekilde cephelere sürecekleri istikametindeki düşüncelerimizi hatırlarlar. Londra’nın neoliberal fonlara merkezlik yaptığını ve bu paralarla Kazakistan’a büyük yatırımlar yapıldığını da aynı çerçevede değerlendirebiliriz.

İngilizler’in neoconlarla birlikte Çin’in gölgesinde Orta Asya’daki münafıkane girişimleri, söz konusu cereyanın koronavirüs sürecini beklemeyecek kadar sabırsız olduğunu gösterdi. Voltairenet’teki yazısında araştırmacı Meyssan, Kazakistan demokrasisi için Biden hükümetinin bilgisi dahilinde büyük paraların Kazakistan’a gönderildiğini yazıyor. Ve neoconların 2011 ihtilâlinden bu yana İslâm ülkelerinden (Kafkasya, Orta Asya, Afganistan ve bir kısım Arap ülkeleri) devşirdikleri teröristleri de buraya topladıklarını Cemil Tokayev de söylemişti.

Burada bir başka hakikati de nazara almamız gerekiyor. Koronavirüs sürecinin millî devletleri, uluslar arası resmî yapıları ve hatta millî orduları zayıflattığı bir hakikattir. Bu dinsiz hegemonyacıların, karşıtlarındaki zaafiyeti ve hazırlıksızlığı en çok hissettikleri noktalardan saldırıları da anlaşılmayacak bir husus değildir. Elbette fırsatları değerlendirmek üzere çok yerlerde ani kaos, darbe ve iç savaş ile insanlığı karşı karşıya bırakacaklar. Başardıkları meydanlara Amerika’nın resmî diplomatlarını dâvet edecekler ve başarısız kaldıkları yerlerde ise “Görmedik, duymadık ve tanımıyoruz” formatıyla —Kazakistan’da olduğu gibi— devam edeceklerdir. Daha önceleri Moskova’da görev yapmış Kanadalı diplomat Patrick Armst- rong’un, “Kazakistan’da renkli devrimin izleri var.” tezine kuvvet veren açıklamalarını bundan sonra daha çok duyacağız gibi…

Çok ilginç olanı ise; USAID’in (Amerikan Ulusal Kalkınma Fonu) temsilcisi Paolo Von Schirach’ın Kazakistan’a dışardan bir müdahalenin olmadığını, tıpkı Blinken gibi sayıklaması olmalı.

İhtilâl teşebbüsünün halkın masum isteklerine monte edilerek, idarenin turuncululara geçtiğini ifade ederlerken gözlemciler; bazıları da Nazarbayev’in heykellerine yönelen teröristlerin ve bilhassa, “Yaşlı adam, defol!” sloganını atan göstericilerin Amerika’daki ve İngiltere’deki Marksist aktivistlerle aynı çizgide olduklarını söylüyorlar. Eski Sovyetler’le çalışırken günümüzde Rusya ile ittifak kurmuş devletler içinde, demokrasisi nispeten ilerlemiş Kazakistan’daki turuncucu STK’ların, Polonya’dan turuncuculara destek veren Nexta kanalının ve daha önce ismi birçok kirli işe karışmış bankacı Muhtar Ablyazov’un aniden ekranlarda belirmeleri gibi bir dizi icraatın da “RENKLİ DEVRİMLERİ” tedai ettirdiğini bu vesile ile tekrarlamış olalım.

Cemil Tokayev’in bahsettiği yirmi-yirmi beş bin ithal teröristin ise neoconların Afganistan’da ve Arap Baharı’nda çalıştırdıklarından başkaları olmadığı tesbiti, Amerikalı neoconların hadiseye sahip çıkmamalarını boşta bırakıyor. Ayrıca kalkışmaların daha çok İngiliz ve Amerikan şirketlerinin bulundukları yerlerdeki işçilerce desteklenmesi de, buradaki bilgi eksikliğimizi tamamlamış oluyor.

Bediüzzaman’ı okuyamadıklarından kamuoyunu müşevveş bırakan bazı Müslüman yazarların-düşünürlerin; bilgi ve mantık kaidelerine uymayan beyanları, hakikate zıt mukayeseleri ve hakikati inciten teorileri, bir Müslüman olarak bizi de üzüyor. Evvelâ; demokrasi-istibdat farkını esgeçiyorlar. Amerika ve AB ile Çin’i aynı kaba koyuyorlar. Sonra; Brexit ile Avrupa’da buharlaşan İngiltere’nin sermayesi, ordusu ve istihbaratı ile nereye uçtuğunu araştırmıyorlar. Sonra; eski zamanlar ile İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki durumları birbirine karıştırarak geçmişteki “emperyalist Avrupa’dan ve Rusya’dan” dem vurarak mevcut düşmanların ve onların stratejilerinin tanınmasını engelliyorlar. Kırk senedir; semavi din karşıtlığı ile insanî değerler ve demokrasi düşmanlığı adına boğazımıza sarılmış neocon-neoliberal ittifakını bir tarafa bırakarak, bize eski tarihî masallardan bahsediyorlar. Elbette bu yanlış yönlendirmeler; ahir zamanın global dinsizlik cereyanı karşısındaki Müslümanları, inanmış İsevileri ve insaniyetperverleri hakikaten sıkıntıya sokuyor. Yine global hegemonyacıların kullanmakta oldukları “KORONAVİRÜS SÜRECİ” sonrasında kopacak fırtınalara millî devletlerin hazır olması gerektiğini, Kazakistan örneği bize göstermiş oldu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*