Hayata dair yazmak ne zoor imiş

Türkiye’de hayatımızın işgal altında olduğunu, dindar bilinen idarecilerimize söylesek alacağımız cevabı tahmin edebiliyoruz, değil mi?

Evlerimizde medyanın, sokakta hâkim cereyanların, okullarda Marksist özlü Kemalizm’in, iş yerinde insanı yok sayan zalim kapitalizmin ve eğlence hayatımızda hedonizmin işgali altında olduğumuzu iddia ettiğimizde, mutlaka lütfen müsaade edilmiş karecikleri göstereceklerdir, değil mi? Yani fıtratın, yaratılışın, İslâmiyetin ve insaniyetin kabul edemeyeceği unsurları bize adeta dikte edenlerin usullerine veya işleyişlere itirazımızı yasaklayan dindar bir devlet yapısı ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyemiyoruz.

Müşahhaslaştıralım… Kur’an’ın yaratılışa uygunca koyduğu kaidelere zıt olarak işleyen bankaları, ticaret kurallarını ve iktisadi işleyişi sorgulayan kaç tane köşe yazısı veya kitap okuduğumuzu hiç merak ettik mi?

Veya takva sahibi insanların, gözlerini ve kalplerini haramdan korumak isteyen Müslümanların, rahatça dışarıya çıkamayacakları kadar zıvanadan çıkmış sokakları… Dindar insanlara hayatlarını zindan eden semavi ahlâk karşıtlarının dillerindeki özgürlük türkülerini ne kadar çokça duyuyoruz, değil mi? Ya fıtratı benimseyenlerin hürriyetleri… Bize hakemlik edecek bilirkişi heyetleri nerede… Özgürlüklerimizin sınırlarını belirtsinler… Peki, dini her türlü siyasi ve ticari menfaatlerine alet eden idarecilerimizin büründükleri korku örtülerine ne dersiniz…

Din adına siyaset yapanlar, hayatı Kemalizm ilkeleri üzerine dizayn ettiklerini itiraftan çekinmiyorlar. Kullandıkları semboller, üsluplar ve kostümler onları dinin ve mukaddesatın bekçileri olarak topluma tedai ettirdiğinden, Müslüman milletimizin refleksleri de hipnoza uğramış durumda. 1980’lerin öncesindeki dinî hayatlarını koruma refleksleri adeta felç olmuş gibi. İktidarın dindar görünen medyasındaki tatil, turizm, dinlenme ile eğlenme davet reklam ve haberlerini tahlil ettiğinizde, kendinizi Bolşevik Sovyetlerin rejiminde hissedebilirsiniz. Kadın-erkeğin iç içe olduğu hamamlar, havuzlar veya plajların reklamlarını görmemezlikten mi geleceğiz, hayır… İcraatın başındakilerin, dünde bu hayatları tenkit edenler olduğunu da bir tarafa not edelim. Yani kırk küsur sene önce, sefahati demokratlıkla özdeşleştirme ile onları zalimce tenkit edenlerin idare ettiği bir Türkiye’de; sahillerimizi Aspendos’u, Hint Okyanusu’ndaki cazip adaları, Pompei’yi ve daha nice sahil beldelerini alabora eden musibetlere davetiye çıkarır hale getirirken; dünyanın en çok turist çeken ülkesi olarak övünmüyorlar mı?

Her hangi bir İslâm beldesinden Türkiye’ye geçmişten veya günümüzden seyahat edecek bir dindarın; Türkiye Müslümanlıktan çıkmış diyebileceği bir hayatı, kimlerin bize dayattığını hiç düşündük mü? Dünya idaresinin iplerini kısmen ve Türkiye’yi bitamamiha ele geçirdikten sonra, dindarları siyaset vitrinine koyanların bu dehşetli “dini hayat” düşmanlığını bilmek için okumak, düşünmek ve diğer dindarlarla muhavere içinde olmak, hayati bir zaruret olduğu kanaatindeyiz. Mademki dindarlarımız da haramlarla çevrili bu hayatın cazibesine kapılmışlar. Tüccarlarımız faiz ile çalışırlarken, dişinden tırnağından arttırdığı üç-beş kuruş ile gayr-ı Müslimlerle aynı sahillerde tatile gitmeyi kanıksamışlar. Hayâ ve iffetin, dehşetli günahların dev dalgaları arasında boğuldukları sahillerde, haşemalarıyla teselli bulan hatırı sayılır çokluktaki Müslümanlarımızın yaşadığı bir Türkiye’de hayata dair yazmada, bu kadar zorlanacağımı nereden bilirdim ki… Yazmamak çıkar yol mudur? Hayır… Musibetlerin gelmemesi için, sosyal hayatımızın nefes alabileceği menfezlere şiddetle ihtiyaç var. Yoksa dâhili inkılabın çıkaracağı zelzele şedit olmaz mı?

Bu ülkede, ben Müslümanım diyen insanların bir karara varmaları gerekiyor. Toplumdaki sosyal hayatta kimin ilke ve kaideleri geçerli olacak… Fıtrata uygun ve insaniyete yakışan İslâmî ilke ve temel paradigmalar mı, yoksa ahir zaman şerirlerinin insaniyeti ve fıtratı tahrip için kapitalin de yardımıyla ülkemizin insanına dikte etmeye çalıştığı bid’atlar mı?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*