Otobanda namaz molası

Image
Sağ olsunlar; dostlarımız yazılarımızı takip ediyorlar. Zaman zaman da “Falan mevzu ile alâkalı bir yazı yazsanız” diye hatırlatmalarda bulunuyorlar. Bir vücudun azaları olan bizler, Elhamdülillah ki, aynı şeyleri düşünüyor ve seslendiriyoruz.

Geçtiğimiz günlerde, Diyarbakır’ın hizmet erlerinden kadim dost Celâl Şengör aradı. “Osman kardeş, geçenlerde Mersin’den Diyarbakır’a bir seyahatimiz oldu, otobanlarda namaz kılacak bir yer bulamadık. Bunu bir yaz!” dedi.

Celâl kardeşimize (tabiî onun şahsında bu mevzuda muzdarip olanlar da dahil) yazacağımızı söyledik.

1960’lı yıllardan beri yollarda olan Nur Talebelerinin en çok sıkıntı çektiği işlerden biri, mola yerlerinde namaz kılma problemiydi. Ruhsattan ziyade azimetle hareket eden Nur Talebeleri, uzun yol seyahatlerinde durdurulması mümkün olabilen (otobüs gibi) vasıtaların içinde namaz kılmaya, takvalarından dolayı pek yanaşmayıp, namaz vakitlerini de bir “ihtiyaç molası” hâline getirtip, buralarda namaz kılabilecek bir yer tahsisinin banileriydi.

Bu mevzu ile alâkalı çok şeyler gördük, yaşadık, hatıralar dinledik. İstanbul-Ankara arasındaki bir seyahatimiz esnasında, namaz vaktini beklemek istemeyen bir otobüse yol verip, namazımızı kıldıktan sonra, başka bir otobüsle yola devam ettiğimizi biliriz. Eski ağabey ve kardeşlerimizin de başlarından geçen hadiseler çoktur.

Bilenler bilir. Erzurum’da eskiden bir İnam Hoca vardı. Rahmetli iyi bir Nur Talebesiydi ve imamlık yaptığı camide de, Nurları anlatırdı. İşte o zat, bundan yıllar önce, mesai arkadaşımız olan oğlunun yanına gelmiş ve beraberce Bursa’dan Erzurum’a dönüyorlarmış. Bir müddet yol aldıktan sonra akşam namazının vakti girmiş, o zaman 90 yaş civarında olan İnam Hoca eğilerek şoföre, “Şoför bey, akşam namazının vakti girdi, müsait bir yerde dur da namazımızı kılalım” demiş. Şoför de, umursamaz bir tavırla, “Hacım, sonra kaza yaparsın” demiş. Bu söz hocayı şaşkınlığa uğratmış, çünkü hiç öyle bir cevap beklemiyormuş, sonradan hemen ani bir hareketle yerinden kalkıp, direksiyona yapışmış. Şoför şaşırmış, “Ne yapıyorsun hacım?“ demiş. Hoca da Erzurum şivesiyle “Kalk ula, arabayı ben süreceğim“ demiş. Tabiî herkeste bir şaşkınlık ve merak… Şoför, “Hacım sen bunu nasıl sürersin?” deyince, “Niye ula? Ben senin işine karışmıyam da, sen benim işime karışırsan… Kalkmış bir de namaz hususunda fetva verirsen. Ben hocayam, fetva verilecekse onu ben bilirem” deyince, tabiî şoför, müsait bir yerde namaz molası vermek mecburiyetinde kalmış.

Yani, karayollarında namaz molası meseleleri böyle. Celâl kardeşimizin anlattığı gibi böyle durumlar, her otobanda var mı, bilmiyoruz. Eğer, namaz mola yerleri yapılmayan otobanlar varsa, buralara da bir an önce yapılarak, namaz kılan insanımızın ihtiyacı karşılanması gerekir.

Not: Bu vesileyle, Celâl Şengör kardeşimin validesinin vefat ettiğini öğrendim. Merhumeye Allah’tan rahmet, mekânının Cennet olmasını dilerim.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*