AB ile İslâm ülkelerinin bize bakan kör noktaları

Davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelir. Türkiye’ye dıştan bakanlar bugüne kadar Türkiye’yi tam anlayamadılar. Bu mesele bugün için geçerli olduğu gibi, ta İttihatçılardan bu yana böyle geliyor. Hint Müslümanlarının İttihatçıların dindeki laubaliliklerinden haberi olmadığından, onların gözünde her biri birer kahramandı. Dünya Müslümanları İkinci Dünya Savaşı arifesine kadar, “genç cumhuriyetçiler” hakkında, Anadolu Müslümanları gibi düşünmüyorlardı. Ancak 1937’lerde olayın mahiyetini anlamaya başladılar.

Bugün için tarih tam tekerrür etmiyor olsa bile, yine bize dışardan bakanların hakkımızdaki kararları ve yargıları yanlış. Bize Batıdan bakan AB ülkeleri, uzun süre demokrasimizin önündeki engelleri yanlış tanıdılar. Onlar Türkiye’ye, Türkiye onlara insanlık yolunda muhtaç olduğu halde, bir kör noktanın belâsıyla yıllar heba olup gitti. Kemalizmin AB yolundaki tek engelimiz olduğunun farkına varılalı daha ne kadar oldu ki… Fakat kör nokta henüz izah olmuş değil. Anadolu halkının bugün o zihniyetin elinde hâlâ tutsak olduğunu henüz AB ülkeleri tam anlayabilmiş değil.

Türk milletinin tarih, örf inanç ve geleneklerine düşmanca yayın yapan bir kısım medya sayesinde Türkiye dışardan bir Müslüman ülke olarak görünmüyor. Türkiye’de yaşayanlar şöyle bir silkinip “işletme körlüğünden” kurtulsalar, dolu-dizgin dejenerasyona giden bir ülkeyi görebilecekler. Tekelci renkli medyanın iddia ettiği gibi, Avrupa Birliği demek insanlığın fikren ve ahlâken iflâsı değil, belki tahribe yön tutan insanî değerlerimizin neşv ü nema yeridir.

AB Türk milletinin, Anadolu’daki sair dillerin konuşulmasına karşı olduğunu zannediyor. Başörtüsü yasağının efkâr-ı ammede kabul gördüğünü var sayıyor. Milletin soyguncu, ahlâksız ve hilekâr siyasetçileri arzusuyla seçtiğini kabul ediyor. İşte bütün bu kör noktaları aydınlatacak “bilgi servisine” AB’nin muhtaç olduğunun, ne biz Türkler, ne de Avrupalılar tam farkında değiliz. Daha doğrusu Türkiye’nin içerde ve dışarıda Anadolulularca temsil edilmediğini, hanedanın istibdadından henüz kurtulamadığımızı Avrupalı dostlarımıza anlatmamız gerekiyor.

Bize doğudan ve güneyden bakanların “kör noktaları” Avrupalılardan az değil. Bilhassa Arap ülkeleri, yakın tarihimizi doğru perspektiflerden göremediklerinden bazan bize yanlış hücumlarla zulmediyorlar, bazan da bigâne kalıp küsüyorlar. Şu son yetmiş seksen sene zarfında, Anadolu’nun başına gelen felâkete hangi İslâm ülkesinin dayanabileceğini merak ediyorum doğrusu… İnanıyoruz ki, Irak savaşından sonra kanaatleri azıcık değişti. Hadisenin mahiyetini Araplar öğrenmedikçe fâni küskünlüklerin izale olacağına inanmıyoruz. Başlarındaki tüm diktatörlerin, istibdat kuvvetlerini Kemalizmden aldığını halkların yüzde kaçı acaba biliyor?

Kör noktaları izale edecek, mutlaka doğru ölçüler olacaktır. Bediüzzaman Hz’leri doksan küsûr sene önce bu ölçüleri ortaya koymuş. Âlem-i İslâmın düçar olacağı fırtınaları ve bu fırtınalardan korunmanın esaslarını çeşitli eserlerinde ifade etmiştir. Müslümanların düne kadar bilinçsizce sloganlaştırdıkları Avrupa düşmanlığı yanlış olduğu gibi, “bizdeki Kemalizmi” gözardı ederek başlattığı AB hayranlığı da yanlış.

İçinde bulunduğumuz zaman, bilgi ve prensiplerle hareket etmeyi gerektiriyor. Hislerin bizi yanılttığı yeter. Kimse bizden Arap hayranlığı istemiyor, fakat Arabî olan Peygamberimize ve Arapça olan Kur’ân’ımıza binaen “Arapça ve Araplara” olan resmî düşmanlığın mahiyetini Türk milleti artık öğrenmelidir.

Hamasî nutuklarla, gözyaşına götürecek hisli konuşmaların yerine, aklı doyuran Kur’ânî ve Peygamberî düsturlara olan ihtiyacımız hiçbir zaman bu denli şiddetlenmemişti. Millet olarak doğuya ve batıya uzanacak “doğru muarefe” köprülerini kurma zamanının gelip geçmekte olduğunu insanlar biliyordur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*