İç savaş tehlikesi mi?

SİYASET GÜNLÜĞÜ

altGizli bir el Türkiye’yi karıştırmak istiyor.

Milleti birbirine düşürmek, huzursuzluk çıkarmak, toplumu germek, asayişi bozarak herkesi bezdirmek, içtimai hayatı zehirlemek hedefinde.

Hatta olursa bir iç savaş çıkarmak.

Zaten Alevi Sünni, Kürt Türk, sağcı solcu diye toplumu kamplara bölmek isteyenlerin hedefi hep bu idi.

Başarmaları mümkün olmadı.

Bu sefer de Müslümanı Müslümana kırdırarak aynı işi yapmaya çalışıyorlar.

Ve görünen o ki son noktaya doğru bir gidiş var.

En son çıkan KHK bunun en açık delili.

Çünkü KHK ile getirilen bir hüküm tam da iç kargaşanın ve çatışmaların yollarını döşüyor.

Bakın ne yazıyor orada:

“Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında  görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”

Gördünüz mü dehşeti?

Tarifi mümkün değil.

Resmen sokak çatışması körükleniyor.

Bundan sonra yaşanabilecek en küçük bir olay veya derin güçlerin yapacağı basit bir provokasyon sokakları kan gölüne çevirmeye yeter.

Peki böyle bir şey mümkün mü?

Çok acı ama bu sorunun cevabı evet.

Çünkü bir Erdoğan faktörü var ortada.

Hem de 17-25 Aralık süreci ile, yolsuzluk ve rüşvetle birlikte anılan Zarrab davası ile, Malta ve Man adası ile köşeye sıkıştırılmak istenen bir Erdoğan…

Öyle ki,

Sarayını, tahtını, malını, mülkünü, ailesini, ihtilâli haber veren eniştesini ve her şeyini kaybetme psikolojisi ile savunmaya zorlanan  bir Erdoğan…

Derin güçlerin tüm kartları üzerine oynadığı bir insan…

Böyle bir insan ne yapmaz?

İnanın bizlerin aklına dahi gelmeyecek şeyleri yapar.

Belki de yaptırırlar…

15 Temmuz gibi dehşetli bir hadiseyi “Allah’ın lütfu olarak” gören bir insan pekala kendince yeni “lütuflar” arayabilir.

Derin güçler tarafından önüne yeni “lütuflar” konabilir.

Önceden de yazdık:

17-25 Aralık sürecini başlatan derin devlettir.

Hocaya garip hülyalar gördüren o eldir.

Reisi korkutup tahrik ederek Hocanın üzerine salan  derin devlettir.

15 Temmuzun ardından hizmet hareketini tahrip eden yine derin devlettir.

Bu gün için  milleti karıştırmak isteyen de yine aynı o gizli eldir.

Yine aynı kişi tahrik edilerek…

Ne yazık ki,

Gelinen noktada maksatlarına olabildiğince yakınlar.

Çünkü;

Bu gün için vur deyince vuracak, kır deyince kıracak, yık deyince yıkacak, yak deyince yakacak aklını, fikrini, vicdanını, hatta inancını Reisin cebine koymuş binlerce insan var.

Korkunç bir hal bu…

Hatta,

SADAT gibi, IŞİD sempatizanları gibi hazır kıta tipleri saymıyoruz.

Üstelik,

Hocanın adamlarının da dışarıdan tahrike devam etmesi işin tuzu biberi oluyor. Zaten derin güçler de sürekli iki tarafı  tahrik ederek kötü emellerine kavuşmak istiyorlar. Şu an için iki tarafın da laf dinleyecek hali yok.

Yani,

Nereden bakarsanız bakın iş dehşetli gözüküyor.

Müslümanı Müslümana kırdırmak için korkunç bir plan sergileniyor…

Peki çözüm ne?

Bu dehşetli plan nasıl önlenir?

Siyasi ve hukuki bir çıkış yolu var mı?

Bu sorulara olumlu cevap vermek  zor.

Çünkü,

Hak, hukuk, adalet, mahkeme, meclis, parlamento, hatta hükümet diye bir şey kalmadı ortada.

Her şey tek adama göre şekilleniyor.

Üniversite suskun, Ordu pusmuş, yargı ürkmüş, fikir erbabı tırsmış, basın desen ekseriyeti tuz yalamakla meşgul.

Bu durumda nasıl bir çözüm olur?

Çok zor…

Zaten Üstad yıllar öncesinden dikkat çekmiş meseleye…

Bunlarla siyaseten mücadele edilmez” diye…

Öyleyse,

Gücü yeten duaya sarılsın.

Açsın elini Allah’a “şu aziz vatanın huzuru ve sükunu” için yalvarsın ve yakarsın…

Şu kadar kirlenmiş ortamda Rabbim masum bir kardeşin veya kardeşlerin  duasını kabul eder de bizleri bu sıkıntıdan kurtarır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*