2012 Yılı ve Kıyamet Senaryoları

İnsanlar bazen başına gelebilecek bir hadiseyi gayr-ı ihtiyari olarak hissedebiliyorlar. Buna eskiler hiss-i kable’l-vukû’ demişler. Yani olay olmadan önce bilmek. “Kurdun bahsini etmeye başlamışsan sopayı hazırla, kurt geliyor” sözü çobanlar arasında bir atasözü hükmüne geçmiş. Bu konuda çok misaller var. Bilhassa hissiyatı gelişmiş kişilerde bu durum daha sık görülür. Bir annenin evladına karşı hissiyatı keramet derecesine çıktığı için anne, yavrusunun başına gelen bir hadiseyi keskin duyguları ile hisseder. Bu hiss-i kable’l-vukû’ nasıl ki fertlerde bir çok misal ile kendini gösterir, benzer tarzda toplum ve cemiyet vicdanında da hükmünü icra eder. Cemiyetin veya bir toplumun ve devletin, hatta tüm insanlığın başına gelebilecek mühim bir hadise bir çok kişi tarafından hissedilir, farklı cümle ve kelimelerle ifade edilir. İnsanlığın başına gelen büyük musibetler, savaşlar, belalar çoğu kez vücuda gelmeden önce bir çok kişi tarından hissedilmiş ve farklı manalara ile ifade edilmiştir. Tarihte bunun örnekleri çoktur.

Benzer bir durum da 2012 yılı için dile getirilmekte. Hatta bazı kesimler 2012 yılında bir kıyamet kopacağına dair fikirler öne sürmekteler. Dayandıkları tez ise eski tarihlerde yaşamış olan Mayalara ait güneş yılı takviminin 21 Aralık 2012 yılında sona ermesini delil olarak gösteriyorlar. Bu nedenle bu tarihte bir kıyamet beklentisi içine giriyorlar. Bu takvimin bu tarihte bitmesini bir devrin bitmesi olarak da yorumlayanlar var. Hatta bu tarihlerde Marduk adlı gizli bir gezegenin dünyamıza çok yakın bir noktadan geçeceği ve bu geçiş nedeni ile büyük bir musibetler ve felaketler yaşanacağı konusunda görüş ortaya koyanlar da var. Maddi sebepler noktasından yaklaşık on üç bin yıl önce bu gezegenin dünyamıza çok yakın geçmesi nedeniyle Nuh Tufanı olduğuna dair iddialar da bazı batılı bilim adamlarınca dile getiriliyor. Hatta 2000 yılı sonrasında yaşanan büyük deprem ve tsunamiler bu gezegenin hareketi ile irtibatlandırılıyor. Bu görünmez gezegenin dünyamıza çok yaklaştığı ve Aralık 2012 de en yakın noktadan geçeceği ve çok büyük felaketlere yol açacağı konusunda bazı kesimler ciddi bir inanç taşıyorlar.

Bütün bu düşünceler ne kadar doğru bilemiyoruz. Ancak Risale-i Nurlarda “Yakın bir kıyametten“ söz edilmesi doğrusu yakın bir gelecekte bazı hadiselerin olacağına işaret ediyor. Belki bir kıyamet olmayacak, ancak kıyamete yakın büyük musibetler ve felaketler olabileceği de çok uzak bir ihtimal değil. Dünyanın ve insanlık aleminin gidişatına bakılırsa bazı numuneler de gözükmeye başladı. Dikkatli olmak gerekiyor.

Birkaç hadiseye burada işaret edersek:

Ortadoğu ve Arap dünyası ile İran ve Türkiye bölgesi çok gerildi. Batı alemi bu noktada bölgesel bir savaş çıkarmak için var güçleri ile çalışıyorlar. Batının ajanları bölge ülkelerinde cirit atıyor. İsrail de işin içinde ayrı bir çıban başı. 11 Eylül sonrası yeniden şekil verilmeye çalışılan bölge düzeni alabildiğince bozuluyor. Büyük Ortadoğu Projesi olarak lanse edilen BOP, büyük bir perişanlık projesine dönüşmek üzere. Allah bölge insanını büyük bir savaş belasından korusun.

2012 yılında beklenen en büyük felaket hiç kuşkusuz Avrupa’da yaşanacak olan bir ekonomik krizdir. Hayatı tüm yönü ile maddiyata bağlayan, yıllarca fakir ve fukara ülkelerin kaynaklarını sömüren, dünyaya iki büyük dünya savaşı yaşatan, maddeye tapınma derecesinde bağlı olan ve Üstadın ikinci Avrupa diye tanımladığı AB ülkelerinin ekonomik yönde göçmesi onların kıyameti gibidir. Daha şimdiden bir çok ülke fiilen ekonomik çöküntü içine girmiş durumda. Yakın bir gelecekte İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin de aynı sıkıntı içine gireceği beklentisi ciddi bir felaket habercisi. Benzer tarzda diğer mühim gelişme de Amerika’da yaşanan hadiselerdir. Amerikan toplumunda gittikçe derileşen ekonomik kriz tüm dünyayı tehdit etmekte.

İşte bir yandan sosyal ve ekonomik krizler, diğer yandan sel deprem, tsunami, kasırga gibi felaketler önümüzdeki yıllarda büyük değişimlerin habercisi gibi gözüküyor. Kıyametin kopup kopmayacağını bilmiyoruz,ancak çok mühim hadiselerin vukua geleceğini toplum ve insanlık vicdanı hissediyor. Nurlardan aldığımız derslere binanen bizde diyoruz ki, evet mühim hadisler meydana gelecek gibi. Ancak bu İslam nurunun daha da gür parlamasına vesile olacak. Deccallerin, nemrutların, maddeperestlerin, tabiatçıların, Darvinistlerin çağı bir bir kapanıyor ve İslamın parlak günlerinin fecr-i sadıkı kendini göstermeye başlıyor. Zira ömrünü İslam davasına adayan Üstad Bediüzzaman daha asrın başına müjdeyi vermiş: “Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır!” diye. Evet, İslam güneşinin önündeki perdeler bir bir kalkıyor. Milletlerin ve devletlerin fevc fevc İslam’a geleceği günler çok yakınlaştı ve yakınlaşıyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*