İnsanlığın 3 temel korkusu

İnsan havf ve reca, yani korku ve ümit arasında yaşar. İnsana ait güzel, mutlu ve huzurlu yaşamak gibi ümit dolu duygularla birlikte, bazı korkular da taşırız. Kimimiz asansöre binmekten korkar, kimimiz yükseklere çıkmaktan, kimimiz ölümden, bazımız da doğumdan korkar. Velhasıl her insanın kendine ait bir korkusu var.

Tüm bu ferdi korkular yanında, tüm insanlığı ilgilendiren bazı temel ve ortak korkuları vardır. Bunlardan en önde gelen üç temel korku öne çıkar.

Bunlar sırası ile:

1- Yüksekten düşme korkusu.

2- Kaybetme korkusu.

3- Dar bir alanda sıkışıp kalma korkusu.

Bu üç korku türü ile hemen hemen tüm insanlar bir şekilde karşı karşıya gelmiştir. Kimileri bu korkuları yenmiş, kimileri de korku ve evham ile bazı kayıplara uğramıştır. Hatta bu korkular insanda etkili olur ise hayat çekilmez bir hal alabilir. Bu nedenle bazıları uçağa binemez, seyahat edemez, asansör gibi dar bir alanda bulunamaz… Evham içinde kaybetme korkusu ile ticarete atılamaz… Bu konuda bir çok misal var.

Peki bu korkuların kaynağı nedir?

Kimden miras kalmış bu korkular?

Elbette ki ümit ve korku içindeki bir yaşam Hikmet-i İlahi tarafından vaz edilmiş. Hikmet gereği zıtlıklar dünyasında yaşıyoruz. Ümitlerimiz yanında korkularımız da olacak. Fakat yine Ezeli Hikmet, bu korkuları ilk insana öğreterek fiili bir ders veriyor ve bu dersten de tüm insanlığın ibret almasını istiyor.

Yani bu korkular Hz. Adem babamızdan bize miras kalmış korkulardır. Zira bu üç temel korkuyu öncelikle ilk insan yaşamış. Yaşadığımız bu korkular fiilen yaşanarak öğrenilmiş korkulardır. İşte insanlığın atası Hz. Adem ve insanlığın annesi Hz. Havva’nın öğrendikleri bu temel korkular.

Birinci korku yüksekten düşme korkusu:

İnsanlığın anne ve babası Cennet gibi ulvi, ebedi, yüksek bir mekandan dünya yüzüne düşerek, yüksekten düşme korkusunu insanlığa bir miras olarak bırakmışlardır.

İkincisi kaybetme korkusu:

Hz. Adem ve Hz. Havva Yasak Meyve denilen insanlık neslini vücutlarına alarak Cennet gibi ebedi mutluluk mekanı olan çok kıymetli bir nimeti geçici olarak kaybetmişlerdir ve bir ölçüde sıkıntı mekanı olan dünya hayatına mecbur olmuşlardır.

Üçüncüsü ise dar bir alanda sıkışıp kalma korkusu:

Yine İnsanlığın Ataları, zamanın olmadığı geniş ve ebedi bir mekandan dünya gibi sonlu ve dar bir mekana inerek, adeta geçmiş ve gelecek gibi iki zaman duvarı arasına, yani an gibi bir zaman dilimin sıkışıp kalmıştır.

İşte her insanın bazen fiilen, bazen de duygusal olarak yaşadığı üç temel korku bunlar. Eğer bu korkular doğru bir tedavi yöntemi ile kontrol altına alınmaz ise vesvese evhamlar insan hayatını çekilmez bir hale getirbilir.

Peki bu korkular tedavi edilebilir mi?

Elbette ki bu korkular hem tedavi edilebilir, hem de bazı sınırlar dahilinde izole edilebilir. Kuran bize bu korkuların nasıl tedavi edilip yenilebileceğinin yolunu göstermiştir. Yani Kuran Allah’a ve Resulüne iman ve itaatle, Kuran’ın emirlerine itaat edip, nehiylerinden sakınma yolu ile bu dünya denilen mekandan uçarak Cennete gidileceğini vaat ederek insanlığın bu birinci korkusunu izole etmektedir.

Cennet gibi hiç kaybolmayacak ebedi bir mutluluk ve saadet mekanı ile insandaki kaybetme korkusunu kökünden söküp atar. Ezelden ebede kadar geniş bir zaman diliminde bir hayat vaadi ile de dar alanda boğulup kalma korkusundan insanı kurtarır.

Aksi taktirde insan düşmeye devam eder ve Cehennem gibi bir azap mekanında karar kılabilir. Böylece Cennet gibi bir ebedi saadet mekanını kaybederek hayatının en büyük kaybını yaşar. Ve yine Cehennemin kuyularına düşerek daralmanın en acı ve kötü şekli ile yüzleşmek zorunda kalabilir.

İşte tüm korkuların olduğu gibi, yukarıda saydığımız üç temel korkunun da ilacı iman ve Kuran’da… Allah ve Resulüne itaatte… Ne mutlu Kuran’a tabi olup da tüm korkularından emin olana!..
İnsanlığın 3 TEMEL SORUSU

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*