Sicim Teorisi ve Kayyumiyet

Risale-i Nurda bir çok fenni meseleye temas edilmiş. Bazen bir fezleke suretinde, bazen bir temsil yolu ile, bazen de işaret nevinden bir çok mühim fenni kanunlara dikkat çekilmiş. Elbette ki, Nurlar bir fen kitabı değildir. Ancak fennin mühim ve ince konuları da tanımsız bırakılmamış. Hatta son yüzyılda ortaya atılan bir çok modern teori daha net bir şekilde izah edilmiş ki, bazen “acaba o teoriler Nurlardan mı alınmış” diye düşünmeden edemiyorsunuz. Mesela İzafiyet Teorisi:Mirac Risalesinde saat örneği ile nefis bir tarzda izah edilmiş. Işıktan daha büyük hızların da mevcut olduğu on ibreli bir saat misali ile zihinlere yaklaştırılmış. Yine hareket ile zaman arasındaki münasebetler de mezkur eserde izah edilmiş. DNA gibi çekirdeklerde yazılı olan programlardan Nurların bir çok yerinde bahsedilir. Big Bang teorisi gibi kainatının yaratılış süreci büyük bir ağacın yaratılış süreci ile karşılaştırılarak anlatılır. Kuantum Mekaniği ile ilgili temel konular 30. Sözün tahavullat-ı zerrat bahsinde en doğru ve müstakim bir tarzda işlenmiştir. Fen ilimlerinin hakiki mahiyetleri ve doğru hedefleri 20. sözde ve 30. Lema’da detaylı bir şekilde izah edilmiş. Şayet Risale-i Nurlarda bilim ve fen açısından ciddi bir araştırma yapılsa daha bir çok fenni meselenin izah ediliği görülecektir.

Bu hususta bir misali nazarlara sunmak istiyoruz:

Fizik dünyasında, bilhassa yetmişli yıllardan sonra, “Sicim teorisi” adında bir ilmi tez ortaya atıldı. Aynı zamanda tel teorisi, zincir teorisi, her şeyin teorisi, M- kuramı gibi isimlerle anılan Sicim teorisinin izahı şu şekilde yapılmaktadır:

Maddenin temel yapısı atomlardır. Atomlar ise elektron ve protondan meydana gelir. Bu iki temel unsurun esası ise leptonlar ve kuarklardır. “Bu parçacıklar nelerden meydana gelmektedir?” sorusuna ise Sicim teorisi cevap vermektedir. Sicim teorisi Planck Sabiti altındaki boyutta(10-35 mm) sicim adı verilen iplerin titreşmesi ile maddenin meydana geldiğini iddia etmekte. Yani bu teoriye göre maddenin aslı, sayısız bir şekildeki ipçiklerin veya tellerin titreşimi şeklindedir. Bu kainatta madde diye gördüğümüz eşyalar tamamen ipçiklerin titreşiminin bir görüntüsü. Her şey atom ötesine bir iplikle bağlanmış. Yine bu teoriye göre 3 mekan(en, boy, yükseklik) ve bir de zaman boyutu ötesinde 7 boyut daha var. Bu boyutlar bir gül goncası gibi üst üste kıvrılmış bir vaziyette. (Gül goncası tabiri Nurlarda da geçiyor, ancak bilim de aynı benzetmeyi kullanıyor.) Toplam 11 boyuttan bahsediliyor.

İşte bu noktada şu sual akla geliyor: O ipçikler nereye bağlı? 11 boyutun sahibi kim? Titreşim nerede nihayet buluyor?

Bu suallere de Nurlarda şöyle cevap veriliyor:

“Evet, sırr-ı kayyûmiyetin cilvesine bu noktadan bakınız ki, bütün mevcudatı ademden çıkarıp, herbirisini bu nihayetsiz fezada, Gökleri, gördüğünüz gibi hiçbir direk olmaksızın yükseltti. (Ra’d Suresi: 2.) sırrıyla durdurup, kıyam ve beka verip, umumunu böyle sırr-ı kayyûmiyetin tecellîsine mazhar eyliyor. Eğer bu nokta-i istinat olmazsa, hiçbir şey kendi başıyla durmaz; hadsiz bir boşlukta yuvarlanıp ademe sukut edecek.

Hem nasıl ki bütün mevcudat, vücutları ve kıyamları ve bekaları cihetinde Kayyûm-u Zülcelâle dayanıyorlar, kıyamları Onunladır. Öyle de, mevcudatın keyfiyat ve ahvâlinde binler silsilelerin-temsilde hata olmasın-telefon, telgraf silsilelerinin merkezi ve santral direği hükmünde olan sırr-ı kayyûmiyette Bütün işler Ona döndürülür. (Hûd Sûresi:123.) sırrıyla uçları bağlıdır. Eğer o nuranî nokta-i istinada dayanmazlarsa, ehl-i akılca muhal ve bâtıl olan binler devirler ve teselsüller lâzım gelecek. Belki mevcudat adedince bâtıl olan devirler ve teselsüller lâzım gelir. Meselâ bu şey (hıfz veya nur veya vücut veya rızık gibi) bir cihette buna dayanır, bu da ötekine, o da ona… Git gide, herhalde nihayetsiz olamaz, bir nihayeti bulunacak.

İşte, bütün böyle silsilelerin müntehâları, elbette sırr-ı kayyûmiyettir. Sırr-ı kayyûmiyet anlaşıldıktan sonra, o mevhum silsilelerde birbirine dayanmak rabıtası ve mânâsı kalmaz, kalkar; herşey doğrudan doğruya sırr-ı kayyûmiyete bakar.”

İşte suallerin cevabı bu:yani Kayyumiyet.

Her mevcut ve her eşya her türlü keyfiyet ve durumunda doğrudan Kayyumiyet ile bağlıdır. Fennin keşfettiği silsileler, sicimler ve teller bir sebep, bir görüntüdür. Atomlardan ve atom altı parçacıklardan tutun da, yıldız kümeleri ve galaksilere kadar her şey, her keyfiyet ve halde, doğrudan Kayyum ismine bakar. Allah’ın Hayy ismi hayat verir, Kayyum ismi ise mahlukatın bütünlüğünü devam ettirir. Mezkur ifade açıkça gösteriyor ki, Risale-i Nurlar iman meselesinde olduğu gibi, fen ve ilim noktasında da doğru ve istikametli izahlar yapmıştır. Evet, Nurlar belki bir fen kitabı değil, ancak fennin hedef ve amacını en doğru ve net bir şekilde izah eden bir eserdir. Burada izah ettiğimiz Sicim teorisinden başka daha bir çok ilmi ve fenni hakikate Nurlarda temas edilmiş.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*